Yalvaç’ýn kuzeyinde Büyük Ýskender’in "Küçük Antakya" harabeleri, Aziz Nikolas bilmen kaç yýl misyonerlik yapmýþ, ne demekse hala ayakta; tapýnaklar, agoralar , su kemerleri
toprak altýnda kalmýþ bir mabedin, giriþi biraz açýlmýþ karþý duvarýnýn yukarýsýnda penceremsi bir çýkýþ merak ya; herkes oraya çýkýyor, ilerisi karanlýk “-bilmem kim- beþ kilometre dehlizde sürünmüþ Çýnaraltýndaki demircilerin çekiç sesini duymuþ”
turistler ta bilmem nerelerden gelip ziyaret ediyor bizim için fark etmiyor olmuþ, olmamýþ hakim bir tepeden, arada bir kolaçan ediyor müze müdürlüðünün bekçisi Süleyman çok sonralarý, týrnaklarýyla temizleyip günýþýðýna çýkarmaya çalýþýyor Müze Müdürü Mehmet Taþlýalan• bir de Belediye Baþkaný Tekin Bayram adýnda biri gönüllü iþçi sokaklara asfalt, beton deðil taþ döþüyor
taþ döþeli, daracýk eski sokaklarda aþý boyalý evler yukarý kaldýrarak açýlan pencereler her evin cümle kapýsý üstünde sokaða taþan, payandalý cumbalarý vardý cumbalarda saksýlar dolusu kýrmýzý -haným cama dayandý-lar açardý revaçtaki renk renk türküler Feden’in atölyesinde halý dokuyan kýzlardan
“Çemberimde Gül Oya , Gülmedim Doya Doya. Dertlere Karýyorum, Günleri Saya Saya. Al Beni Kýyamam Seni.
Pembe Gül Ýdim Soldum, Ak Güle Ýbret Oldum. Karþý Karþý Dururken, Yüzüne Hasret Kaldým. Al Beni Kýyamam Seni.