Sevdacan
I.
Mýh gibi aklýma kazýnmýþ
anlardan, anýlardan,
gecikmiþ sözcükleri seçip
sakladým belleðimde.
Onlarý fýsýldadým kulaklarýma
her gece, durmadan...
Onlarý sardým belime,
onlarý örttüm üstüme
ve öylece geçirdim
bilmem kaç saati, günü, ayý...
Peþi sýra gün ýþýdý, gün battý,
hep karanlýk, hep karaydý;
habersizdim.
Kaç zaman gözüme iliþen tek renk
duvardaki soluk mavi
ve duvarda asýlý duran
iki minik sevgilinin o þirin tablosuydu.
Ýþte o tablo çarpýyordu her defasýnda
sensizliði yüzüme,
buz gibi suya itilmiþ gibi irkiliyordum.
Hiç açmadým bu yüzden gözlerimi,
ve hiç kýpýrdamadým, korktum,
ya uyanýrsam diye.
Ya silinirse diye belleðimden o sözcükler!
Her biri bizi resmediyordu
çünkü düþtüðü cümlede.
Kýsa bir zaman diliminin fotoðraf albümü gibi,
sayfa sayfa çeviriyordum.
Gözlerimi kapayýp
her karenin kompozisyonunu okuyordum kendime,
yüksek sesle...
Hepsi sahici, hepsi canlýydý;
hiç birindeki gülümseme
yapmacýk, sahte deðildi;
deli dolu, dolu dizgin bir mutluluðun
tuvallere akmasý gibiydi, an be an...
II.
Aldanma dili geçmiþ zamanla
çekimlenmiþ cümlelerime,
biliyorsun,
hepsi þimdiki zamana gecikmenin
utancýna bulanmýþ,
adressiz bir mektubun çekingen cümleleri gibi.
Biliyorsun Sevda(can), en iyi sen biliyorsun;
çünkü sen benim gibi seviyorsun!
Aralýk 2008
Ýstanbul
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.