AH BU İNCELİK
üstünden çok zaman geçti
kibrit çöpüne sardým ateþini
kükürt kokardý bu yalnýzlýk bu tütsü
elimdeki kalemle akþamüstü
tarladan uzak bir ufka yelken açardým
her sabah tozlu bezlere uzanýp
kimsesiz bir dert sarar
kalabalýklardan kaçardým
bulutlarýn dansýný çizdim
Sophokles derdin ne
trajik bir yosuna bakardým derinlerde
o güzel gözlü hala tarlalarda
ve kimsem demeden bildim seni
taný doyuncaya kadar içimdeki dikeni
elimde bir umarsýz kaplumbaða kabuðu
zamaný döndürüp dans ettirdi
neden kýzdýn ona sýrasý mýydý kapý çalmanýn
kimse konuþmasýn karanlýk uyanacak
kaplumbaða kabuðu kadar kalýn olmayabilir zaman
ah bu incelik öldürür beni yosun yeþili gözlerinle
Tanrýlar tek gezeni bulur isyan edeni dua edeni
ve saire
aþk senden sorulmazsa kim ne yapsýn o kadýný
ve hemen bitmeyecekse bu sis perdesi
beni kolumdan tut daha yemek yemedim çay içmedim
- E hadi artýk, býrak da gel
beni gecekondulu türkülerde yaþattý enginliðim
beni bir tas çorba adam etti
musluktan aðzýmý deðirip su içerdim
Tiyatronun içinde olurdum Sophokles
sen niye dinlemiyorsun beni
kalkacaksýn birazdan
tozlu kaldýrýmlarý güle çevirirdi her gece bir saniye de olsa
her gece yine de yeni bir gonca solsa
koklardým uzaklýðýný sen çýldýrýrdýn
bu dert trajik bir tiyatro kadar usandýrýr
bu dert hayat kadar yandýrýr.
bu dert düþman baþýna......
Sosyal Medyada Paylaşın:
süleyman yıldırım Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.