I.
Sen, dünyanýn en iyi annesisin.
Beni hiç býrakma anne!.. Bana,
bir tek senin varlýðýn, yeterli…”
II.
tutundum parmaðýna
avucuma sýðdýrarak yüreðimi
sildim ne varsa
bir seni sýðdýrdým içine
böyle yaþardýk sevinçlerimizi
ve ne çok acýlar;
böyle tükettik þarkýlarýmýzý
acýlarýmýzdan sapmalar için
bir tutkuydun en derinimde
dokunamadýðým
aklýmla sardýkça özlemini
bir türlü kavuþamadýðým
hep bir baþkasýyla doldurmak istedim yerini
hep bir baþkasýyla
seni sevdiðim kadar sevebileceðim
bir baþkasý olmadý hiç
aþk sadece bir baþkasýný sevmek deðildir
ben sana çýldýrasýya aþýktým
sana aþýk olmaya aþýktým her türlü
her an seninle olmayý dileyerek...
þimdilerde
bir çocuk görsem
annesinin parmaðýndan tutunmuþ
hemen anlýyorum,
"o da annesine aþýk!"
kýskanýyorum...
III.
Çocukluðuma dönmek istiyorum,
çocukça sevilmeler için…
Uðrayayým yanýna özlemi bahane edip;
ikimiz olalým anne…
Bir sen, bir ben…
Baþýmý kucaðýna yatýrayým,
Saçlarýmý okþa…
Sen sev beni,
bir sen sev anne…
Bir senin sevgin, yeterli…
O eski emzirme seanslarýndaki gibi,
ben uyuyamadýkça,
uykusuz kal benimle gece boyu,
acýlarýmý paylaþ,
her hýçkýrýðýmla sarýlayým
yüzümü boynuna gömerek,
ne olur anne…masallar anlat bana!
yalan söylendiðinde
burunlarýn uzayacaðýna inanayým...
her yalan söyleyiþimde burnumu yoklayayým...
beni beyaz atlý prens yap,
senin beyaz atlý prensin olarak yaþayayým...
Yalan olan yaþammýþ anne,
masallarýn realitesi karþýsýnda…
Masallar anlat bana,
Ýçinde yaþamýn yalanlarý olmasýn!
Duygularýmý anlatayým ben de,
içimde senin þefkatine duyduðum hasretim kadar büyük
hasret duyduðum þehrimi anlatayým sana;
dokunmak isteyip dokunamadýðým
sevgiliye duyduðum hasretim kadar
çok hasret duyduðum
sana özlemimi anlatayým…
Aðrýlara katlanarak dünyaya getirdiðin ’ben’in,
bir gün gelip de ’sen’ i terk edeceðini bile bile,
hiçbir çýkar ummadan fedakarlýklarla
’ben’den habersiz, çabucak büyüttün
ve ’sen’in kollarýnda, ‘sen’den habersiz,
o eski ‘ben’e hiç benzemeyen
bambaþka bir ‘ben’ çýktarttýn ortaya...
O "ben’ ’sen’i ne de kolay terk etti,
deðil mi anne?...
Oysa sen beni hiç terk etmedin...
En zor anlarýmda býrakmadýn elimi,
tüm tehlikelerden çektin, aldýn,
þefkatÝnle bezedin öz güvenimi...
Hiçbir kusuru yakýþtýramazdýn bana,
daima çoðumsardýn maharetlerimi...
Kuþak çatýþmasýný ne çok yaþardýk seninle…
“Yeni nesilleri anlayamýyorum artýk,”
diye isyan ederken sen;
ben,
beni baský altýnda tuttuðundan þikâyet ederdim.
Birbirimizi sorgulamakla geçerdi günlerimiz.
Sen beni baþka oðullarla kýyaslayarak,
ben seni baþka annelerle itiþtirerek,
sürüp giderdi kavgalarýmýz.
Sen kendi çocukluðundan örnekler vererek
her eylemimi tenkit ettikçe ben,
devir deðiþti artýk, diye baðýrýrdým.
Ben büyürken seni de büyüttüm.
O günlerde olduðu gibi oturt beni önüne,
nasihatler ver,
hepsi senin doðrularýn olsun anne!
Yeterli…”
Bilmeni çok istediðim þey:
seni çok seviyorum anne…”
IV.
Hayat denilen oyun çok zalim!
Korkularýn güçlü olduðu yerde
sevgi yok oluyor!
Acý çekiyorum bu dünyada,
nefes alamýyorum, ruhum biçare, yalnýz…
Yalnýzlýk ayakbaðý; ayaklarým birbirine dolanýyor!
Alýn yazýma bir dokun anne,
gör bak ateþler içindeyim
ve yanýyorum... Yüreðim yanýyor,
caným yanýyor anne, acýlar içindeyim...
Vurdular beni diz kapaklarýmdan dikilmek istedikçe,
dikilemiyorum ayaklarýmýn üstüne; düþüyorum.
Düþe kalka yürüyorum...
Dost sandýklarým beni terk etti anne...
Ýyi gün dostlarým tekmeler atýyor ben düþtükçe,
yerlerde süründürüyorlar!..
Öðrendim ki, düþenin dostu olmuyormuþ...
Sevdiklerim bir suçum yokken beni yalnýz býraktý…
Kötü günümde sýrtýný dönenlere dargýn,
ben ölüyorum anne...