martaval sabahların iştahlı güneşi
ısırgan gibi daladı tenimi
sensizliğin mermileri yağdı üzerime
sinli kaflı sövgülerle bağırdı yatak
türbedarı gibi yalnızlığımı sahiplendi
mecusi ateşlerin gözlerinde ışıdı zaman
tumturaklı hasretini yutkundu ellerim
ellerime en güzel hayalin kaydoldu
seyrü sefer eyledi dudaklarımda adın
başımda taç olan sevdasıyla
maceraperest kanım aktı damarlarımda
uzak iklimlerde sen vardın yanımda
tekmil güzelliğini koyup bohçana
ter ü tazeliğini de almışsın bir yandan
kopup kopup gelmişsin işte kollarıma
kocaman bir odanın atlas halısı üzerinde
yahşi bir kısrak gibi devinerek zamanda
dalıp dalıp çıkmaktasın koynuma
yatağına sığmayan coşkun ırmaklar gibi
akmaktasın dağ gibi benim yollarımdan