Nine ile Torun
Bir munis veled, akranlarýyla oynarken
Dehàný kurumuþ, su içmeye yöneldi birden
Karþýda; dalý kesik, gövdesi yarýk bir çýnar
Ortasýnda da yýllarca akan, eski bir pýnar
Çocuk hýzlýca koþup suyu yudum yudum içti
Birden bire berìk gözleri, bir þeye iliþti
Gördüðü neydi, kesilmiyordu ardý arkasý?
Yaralanmýþ nàs emsàli, her yer mermi parçasý
Þaþkýn bir halvet-i ruhiyye içindeyken þimdi
Aðacý bu hale koyan, beþer-i izmàr kimdi?
Bu suàlle eve varmýþken veled:
Nine nine!
Söyle yavrum.
Àh! Kan ter içinde kalmýþsýn yine
Ne oldu yavrum? Anlat bakalým. Ne oldu söyle?
Nine: Köþedeki aðacýn o hàli, nedir öyle?
Müteheyyicàn bir hàlde nine ayaða kalktý
Hafif bir lerze ile dìdelerinden yaþ aktý
Nine tekrardan oturmaya niyetlenmiþti ki
Veled:
Anlat nine, anlat artýk þu hakìkati
Nine tebessümle:
Gel anlatayým, otur hele
Bir hamàssiyatýn yaþandýðý yer: Çanakkale
Çocuk, yanaþtý ninenin yanýna yavaþ yavaþ
Nine: Yavrum, harb-i cihàn görmedi böyle savaþ
Fecrin ilk ýþýklarý, duman kaplamýþ her yeri
Eller semàda: ‘ Ey Rabbim! Nasib eyle zaferi.’
Tarih on sekiz Mart, bin dokuz yüz on beþ sabahý
Sanki cem oldu, on beþ asr þühedànýn ervàhý
Kimi civàn, kimi þeyh geliyordu her cenàhtan
Millet aç, devlet hasta tek ümitleri ilàhtan
Bu tafsìl ile akvàm-ý beþer olmuþken tekmìl
O lahzada gördüðüm tek þey, taraflar denk deðil
Ýþte geliyordu düþman kuvvetleri uzaktan
Baþta iki aç, yanda garìb Hindu ve Anzaktan
Karþýda düþmaný hýþmla bekleyen Gelibolu
Diðer yanda mühimmàtý az, insan topluluðu
Allah Allah nevàsý çýkarken hep bir aðýzdan!
Garbýn gemileri ilerliyordu Boðazdan
Ýþte tüm heybetiyle görünüyordu Ocean
Tàrih-i harb, öyle bir hàl yaþamýþtý ki o an:
Onbaþý Seyit 215 okkayý kaldýrdý yerinden
Nusret’in döktüðü zümrütler oynadý yerinden
Bu inhilàl ile medhuþ olmuþ a’dà kümesi
Tek tek gark etmeye baþlamýþtý, düþman gemisi
O þàd ile tekrar yükselirken tekbìr sesleri
Mevdù vatana deðdirmedi mülevves elleri
Bir an duman perdesi kalktý sanýrken aradan
Garbýn iki aç kurdu, saldýrdý tekrar karadan
O ne dehþetengìz, o ne muhìfe bir manzara
Þanlý ecdàdýmýn kabri üstünde nedir o hora?
Ecdàdýn çýksa gelse, bil ki yüzüne tükürür
Þunu unutma kaybolmuþ köpek boþ yere ürür
Uzaklardan duyulurken bir bir top, tüfek sesi
Þu nefer miydi, anasýnýn Kýnalý Ali’si?
Öbek öbek su yerine kan akarken oluktan
Þu Edincikli miydi, sað kolsuz, düþmana koþan?
Saf saf namaza durmuþ, cündì-i alà Ýslàm’ýn
Þu Ahmet, erkek deðil miydi, ne tez oldu kadýn
Toprak, aðyàrý atmak için kaynýyor yerinde
Þu avàm deðil miydi vurulan, çýnar dibinde?
Yemìn ü yesàrla geliyor düþman gâh u nagàh
Tam meyùs olmuþken zuhr etti mucìze-i felàh
Uzaklardan bir ses:
‘Yetiþ ya Muhammed!’ diyor
‘Yetiþ ya Muhammed, kitabýn elden gidiyor.’
Bu ahvàl ile göründü nebì Çanakkale de
Bedir, Uhud veya imanýn olduðu her yerde
O hurùþla hangi akvàm önünde durur senin
Son kalesidir Çanakkale: Türkün, kitabýn, dinin
Ey nefer! Ne saàdet ki meþhed hýrkasýný giymek
Þàh u þehìdin ardýnda mahþer günü yürümek
Böyle bir zamanda cedlerin, kurtardý vataný
Deðdirme garìb el, sakýn gücendirme ataný
Çünkü sizsiniz bu vatanýn bugünü ferdàsý
Ey mahdum! Budur iþte çýnarýn derin yarasý
Çocuk, maðrur bir þekilde doðrulurken yerinden
Gözde nem, bir iki kelàm döküldü dilinden:
Ey her köþesi kanlý zehre olan Çanakkale!
Dünyayý verseler deðiþmem seni, hiçbir güle
Ey her yaný na’þ- ý periþan olmuþ Çanakkale!
Rabbim düþürmesin bir daha dehþetli, o hàle
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.