ROZA’YA…
Dýþarýda ölüm var Roza sakýn çýkma sokaða þimdilik…
Üþümüþ bir iklimin þiddetinde penceremiz
Sakýn ha aralama ne gözlerini, ne bu soluk perdeleri
Sen bakma bana
Korkma bir yerden düþmüþ diye kanayan dudaklarýma
Hangi vakit diþlerim dudaklarýmdan intikam alsa
Düþlerim paramparça üstü gazete örtülü
Ya bir yol ortasý ya da bir ölümün kýyýsý
Camlara dayanmýþ çýplak akasyalar yaþam telaþýnda yapraksýz…
Aþaðýda tam aþaðýda kýrmýzý bir nehir akýyor
Karlar üþüyor balýklarla bir olup
Ben kendi oltamla bedenimi çýkaramýyorum
Az fýrtýna çalýnmýþ bir mevsimde akýyor iþte tüm insanlar…
Ýçimden sokaða çýkmak gelmiyor iþte (þimdilik bana yasak…)
Ankara’da kar üþüyerek aðlýyor
Duvarda yelkovan akrepten hýrsýný alýyor
Daha az önce týraþ olduðum aynalar yere taþýyor yüzümü…
Yollarda bir sürü insan
Kaldýrýmlarda baþý öne eðik bir dolu güvercin
Ýki adýmda kalkýyor her þey
Yer ve Gök
Oysa ne kadar her þey birleþik…
Sen giderken ben seni taþýyorum
Sen beni alýp götürürken ben hafifliyorum
Taþ tabletlere yazýlmýþ hikayeler
Her þiir o zaman bir buðday tüm serçelere
Kabarýk topraklarýn derin öyküsü bu….
Gömülen þamdanlarda mum izleri
Havada derin bir parafin kokusu
Tazelenirken tüm ama tüm kelimeler
Sen ansýzýn gelip ört üstümü bu is kokulu perdelerle…
Dýþarýda ölüm var Roza sakýn çýkma sokaða þimdilik… Bu denli üþümese içimdeki kentler, sana sahil kasabasýndaki ilk öpüþmeyle baþlayan bir öyküyü yazmaz mýydým hiç…. Sen Nazým’ý severdin kendi sesinden, ben sen fark etmeden sarýlýrdým gözlerine. Gözlerin vataným olurdu ben orada ölürdüm sen bilmezdin. Ama sokaklar hep üþürdü yokluðun gibi…Çünkü her ölen ikimizden biriydi. Ýþte bu yüzden “ dýþarýda ölüm var Roza sakýn sokaða þimdilik çýkma, belki ben de ölebilirim hazýr üþümüþken bu serçeler….