Zemheriden arýnmýþ güzel bir iklim sabahý, Annelerin Pazar torbalarýndaki ümit. Gençlerin yüreðine gem vurmuþ buhran. Ferini yitirmiþ sürmeli bir çift göz, Katreyle yoðrulmuþ aþk hamuru, Ýsyanlarla oluþan nice cenin çýðlýðý, Ýþte benim topraklarýmýn sessiz haykýrýþý…
Yakýlan yüzlerce þiir, Seksenlerin gölgesinde yaþanan, kantin saðcýlýk, solculuklarý Daha on beþinde, anlamýný dahi bilmediði kelimeler uðruna, Gözünü kan bürümüþ, ama býyýklarý dahi terlememiþ binlerce genç, Ýþte benim topraklarýmýn yiðit delikanlýlarý…
Pamuk tarlalarýnda, güneþin kavurucu sýcaklýðýnda Sýrtýnda bebesiyle çalýþan, Hastane önlerinde ‘’yavrum’’ diye çýðlýk atan Elleri nasýrlý bir anne. Konuþamadýðý Türkçesiyle derdini anlatmaya çalýþan, Bilinci nasýrlý bir anne. Ýþte benim topraklarýmýn kutsal anneleri…
‘’Ez jý tera hes dýkým’’ yada ‘’Ez tora hes kena’’ Demek için pusuda beklenen sevgili kapýlarý. Küçük bir tebessümün bulutlara ulaþtýran hazzý. Peçelerde saklanan güzel kýz siluetleri. Papatya fallarýyla sonlanan umut göz yaþlarý. Ýþte benim topraklarýmýn isimsiz aþýklarý… Ýþte benim topraklarýmýn, Sessizliðe bürünmüþ kalem tutmayan þairleri…