akþamýn alaca karanlýðý aðýr aðýr indi
þehrin üstüne bir kahýr gibi
zamanýn ayaz vaktiydi
gecenin ise ilerleyen bir saati
denizde martýlar susmuþtu
sahilde dalgalarýn sesi duyuluyordu
kayalýklara yaslanmýþ yosun tutmuþ anýlarda
terk edilmiþti bir kadýn
hiç beklemediði bir anda
loþ bir sokakta
oracýkta kimliðini unutmuþtu
istemsizce gülüyordu avaz avaz
çaresizce aðlýyordu
hayat ezip geçmiþti üstünden
sonra da zaman geçmiþti
nüfus cüzdanýnda asiye yazýyordu
boþ gözlerle baktý sokak lambasýnýn puslu gri ýþýðýna
mýrýldanýyordu
þimdi
yaðmur çiseliyordu gözleri bulut siyahý
yaðmuru hissetmiyordu
kaç zamandýr tek lokma geçmemiþti boðazýndan
üstelik hastaydý
daha otuz beþinde
seksen gösteriyordu
sokak lambasýnýn dibine çöktü oracýkta
duvara verdi sýrtýný
rengi kül beyazý yüzünü düþürdü yere
kapadý gözlerini
çocuklarý gelmiþti yanýna
tanýdý onlarý gülümsediler
gülümsedi
sarýldýlar
ellerini tuttular birlikte yürüdüler
ýþýklý bir yolda
artýk birlikteydiler
ve o gecenin sabahýnda
en son fotografý çekildi
belli belirsiz
tadý acýmsý siyahý
bir kaç damla kan
ve o son gülümseyiþi kalmýþtý dudaðýnda …
Mert YÝÐÝTCAN
05 . 02 . 2015
istanbul