-þikayet etmezdi
usulca anlatýrdý gülüþüne kurduðu gözleri-
karlý sokaðýn kýzýydý
sakallarý buz toplamýþ ayaklarý rutubet içindeki þehrin
soðuk sevgilerle terbiye edilen stajyer periydi belki
güneþ oyalý pelerinleri
tüyleri hava boþluðuna takýlmýþ kuþlara düþlemek için
masaldý annem
sayfalarý sararmýþ kitaplar gibi
okundukça büyüyen
bir ressamýn, kusursuz tuvaliydi yüzü
iman tahtasýný, Allah’a ve çocuklara adayan
ellerini mutsuzluða/
yalnýz içine biriktiren hüzünlerini
dibi yosun tutmuþ elmas sýrlý bir dert küpüydü kalbi
kahvaltýydý kuþluk vakti -taze saðýlmýþ süt gibi-
ekmeðin balý, sofranýn bereketi
"benden sonra üç defa
-anne-anne-anne"- diyen emaneti efendimin
seccadenin çiçeðiydi beþ ezan vakti
ben aðrýydým ona, ben sancýydým bunu herkes kendinden bilebilir
-bilmem bir ana daha kaç kedere bölünebilir-
amentü ile sevdi, ana alfabesiyle okþadý beni
ben þimdi ona hangi þiiri yazsam
her kelime yabancý (k)uyruklu bir yýldýz
ne vakit ceviz oymalý sandýðýn kapaðýný aralasam
eprimiþ mermer þahinde, pembe pazende
buðusu tüten lavanta gibi
kokusu -zýbýnlarda-
bu alnýmdaki küçük kuyu
.....ayný bahtýn, tazelenen kaderidir
gözlerim -su çiçeði havuzundan gözyaþý taþýran-
mirasyedi bir uçurumdur
gök aðzýdýr annemin
...dört yaný komar aðaçlarý
ve saçlarý zuluf kokan bir efsanedir annem
Sümela’nýn dizlerinde -bayram nedir bilmemiþ çocukluðunu sallayan-
dilinde o yetim ninni
"nana
bana gel anne
eski lazca söyleminle
bana ninni söyle
artýk aðlama anne"
-aðlama-