I
ne zaman gözlerinin önünden geçsem
istesem konuþmak
gecenin perdesini çekerdin yüzüne
-kimsesiz evlere benzerdin-
evet
bir evimiz olmalýydý Lucien
...taraçasýndan begonviller sarkan
öylesine yoksul bir ev ki
-yalnýz sevgiyle zenginleþen-
çok paramýz olmadýðýna nasýl seviniyorum bir bilsen bazen
-yoksa dualarla hediyeleþemezdik-
bizi bir araya getirmeyen Rabbime binlerce þükürle
düþünsene!
yanýmda olsan
alným hep omzunda olacaktý belki
adýn düþmeyecekti dilimden -ucu kývrýlmýþ bir seccadeye-
gözü yaþlý amin’lerle
II
anlatmalýydým halbuki
kuþlarýn kýrýntýlara muhtaç olmadýðý
kuyruklarýnýn kesilmediði kedilerin
çocuklarýn oynarken vurulmadýðý
yalan söylemediði cücelerin
ve ezmediði karýncalarý devlerin
altýn kalpli teneke adamlarý
merhametli cadýlarý
ve paranýn tahta kurulmadýðý
o þiir ülkesini
hatta güzelliðini
ayný mýsrada ölmenin
konuþmamýþtýk daha
masada içmeyi unuttuðumuz çaylar
çilek reçelli kurabiyeler
deli rüzgar
radyoda alaturka bir þarký
annemin ördüðü þal omzumda
y o k t u
sen gittin koþar gibi
temmuzdu
kar topluyordu saçlarým
çok anlatacaklarým vardý
her seferinde neden tutulduðumu
harfleri yutkunduðumu
sana suskunluðumu
gittin sonra
anlamsýz sabahlara
körkütük gecelere býrakýp beni
duvarlarý içiyordu sanki karanlýk
küstah kadýnlar gibi þýmarýk
siyah elbiseli
yýldýzlara uzanmaktý belki
gölgeni öpmek
yürümek gibi bir aynadan
-dudaðým laf kesiði-
sustum!
artýk yalnýzca Allah’a anlatýyorum seni
-üþüdükçe dilim-