ağustos kavurgusunda
çilelerin ihtiyarlattýðý çocuk ellerimiz
aðustos kavurgusunda
üþümüþlüðüyle sarýlýyor
çay bardaðýnýn narin beline.
bir suçluyu ele verircesine
damga damga parmak izlerimiz
susuyoruz altý beden
susarak konuþuyoruz.
belki konuþmuyor baðýrýyoruz.
geçmiþi, üstüne çekilmiþ gerintisiyle sorguluyoruz.
boðuluyoruz,
içimizden birbirimizin boðazýna sarýlmýþ ellerle.
ve birinin baþý, iki elleri arasýna
iki bacaðý üzerine düþüyor.
ve kalanlarýn yüreði, iki taþ arasýna
iki mezar üzerine düþüyor.
susuyoruz.
öylece bakýyoruz,
gözlerimizde iþlev adýna ne kalmýþsa öyle....
demliðin kararan sapýnda kara bahtýmýz sallanýyor.
narin belli bardaklarda parmak izleri taze,
aðustos kavurgusunda...
gerilen sinirlerin anatomik sebebiyle
zelzeleler düþüyor damarlara,
üþüyor ellerimiz...
ayrý diyarlarýn elçisi altý kiþi gibi,
anlamak adýna birbirimizi,
ayrý ayrý lisanlarda,
geleceðe uzanan asma köprüyü
atmak için karþý kýyýya
içimizden birbirimizin boðazýna uzanan ellere ihtiyacýmýz var.
ve mavi iki hayrattan bir damla su
iki avuç arasýna
iki çöl üzerine düþüyor....
ve kalanlarýn gözü, iki müjgan arasýna
iki deniz üzerine düþüyor...
susuyoruz...
üþüyen ellerimiz narin belli bardaklarda,
kara bahtýmýz sallanýyor demliðin kararan sapýnda,
ve biz hala susuyoruz,
aðustos kavurgusunda.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.