limon aðaçlarýný tazeliyor gün
porselen gözlü serçelerin tüneði yapraklar
havanýn eteði yaþ, gözü göl
sokaklar kehribar sarýsý
uykuda çehresi bulanýk lambalar
evler içinde bir ev
kederi kuþanmýþ gidiyor
dilinde uðultu
neden pencereleri tokatlýyor rüzgâr
ayaklarý karýncalý eþiðin, yüzü toprak
sýrtýnda inilti, neden aðlýyor bu kapý
ya bu karanlýk sofa, loþ oda
neden yýkýlýyor bu duvarlar
kim sesini kýstý, aynalý dolabýn
elbiseler solgun, ayakkabýlar mutsuz
yerde bir kaç tel toka
nil yeþili konsolun üzerinde yetim fýrça
ikisi birbirine sarýlmýþ inci küpe
yok! yok ! rahiyasý bozuk günün
havada nahoþ bir soðukluk
kuðu kadar süzülgen ýþýk
ev kalabalýk, gölgeler ve sessizlik iç içe
pati izlerinden belli, siyah sehpa tozlu
koltuðun desenli goblen örtüsü kayýk
esrik ayak izlerinde saklý, vefakâr halýnýn mazisi
mutfak lavabosunda týk yok
damlayacak suya hasret
ocak aþsýz , cezve kahvesiz
sandalye sahipsiz masa tabaksýz
yok ! yok ! bu akþam
perdeler belli ki ay ýþýðýný misafir edecek
sonraki akþamda daha sonralarý da...
bit pazarýna gidene kadar
kýlý kýpýrdamayacak hiçbir eþyanýn
iðneden ipliðe her þeyin dili lâlü –ebkem
günler belki aylar sonra
evin kiremitlerine dokunmadan
bir poyraz esecek, bir kuþ geçecek
yeni sahibi gelene kadar týp oynayacak
bahçedeki aðaçlar
ve tüm yapraklar...
ayþe uçar
17-o2-2014