hoþ geldin annem
ben de tam ölüm arýyordum gecenin mavi koynunda
meðer taþ duvarlarýn ardýnda duyduðum þu ses
beklediðim kara gözlü celladýn ayak sesleri deðilmiþ
senin geliþinde tek meþguliyetim kötü adýmlardan kaçmaktý
düþüncelerimin içindeki gökyüzünde kendime bir samanyolu buldum
cahil bir samanyolunun kuyruðuna takýlýp gider mi derken
senin geldiðini nereden bilirdim ki
þimdi söyle annem
nefesi bitmiþ bir insanýn tek kredisinin düþler olduðunu
gözlerime dolan susuz kan çöllerine bakmaya mý geldin?
hani sen demiþtin ya
"hayat bazen kýrmýzý rüzgar üfler insanýn yüzüne"
hem de hiç beklemediðin bir an da...
ben de dinlememiþ
kumdan resimler yapýp kulak ardý etmiþtim
o zaman çölde kum bulmak ne kolaydý
þimdi çöle basýnca k/can fýþkýrýyor
o zaman ellerimle resim yapardým, oyunlar oynardým
þimdi kesim yapýlýyor, savaþlar oynanýyor
o zamanlar yok þimdi annem
__sadece
hiç beklemediðimiz an ve kýrmýzý rüzgâr var__
söyle annem
bunlar gökyüzünden atýlan bombalarýn altýnda bedensizce gezen iki arkadaþ mý
yoksa mutluluklarý çalmaya gelen
cebinde yüz binlerce anahtarla gezen iki hýrsýz mý
canýmýza basýyorlar annem
canýmýzý yakýyorlar
evler bacalar sönüyor
söyle annem
gelirken küçük bir düdük çalsýnlar
kendimize gökyüzünden
birer küçük samanyolu bulup çekip
gidelim
"hiç beklemediðimiz an ve kýrmýzý rüzgârdan çok uzaklara."
öyküsatýcýsý. Davidoff/ 2014 Þubat