heyhat!
eðilip avuçlarýmýzda okþadýðýmýz çiçekler
mahsun bir deniz örtüsü,
geldiðimiz yerler kuþ ölüsü delal...
seliminadan geriye kalan aðaçlarýn gölgesi
peþimize düþmekte
bak yine üþümüþ omuzlarýnda þalýný unutan kadýn
yükseliyor yalýnayak gökyüzüne,
evet.. bu rüzgar, mahirin annesi olmalý..
gözleri bunca keder
omuzlarý bunca sefer
beklemiþ,
özlemiþ
ve susturulmuþ!
o rüzgar ki
koþardým yürürken mavi sulara
ve nice umutlarý giydirirken karadenize
kimbilir
kaç kez fýsýldamýþtýr insanlýða..
tanrý, rüzgarý duymuþ mudur delal..
peki ya tanrýlaþan insanlar,
doðuya gömülen kuþ ölülerine aðlamýþ mýdýr..
mesela
görmekle bakmak arasýndaki fark,
duymakla duyumsamak arasýndaki duvara benzer
öyle kýrýlgan, öyle sefil ve öyle güçlü
bir yaný karanlýktan korkar
bir yaný korkuya öfkeli
bir yaný olabildiðince cesur
bir yaný alabildiðine dirençli
söyle delal
böyle zamanlarda
rüzgarýn hep içimize içimize estiðini tanrý bilir mi
bilir mi ki bu sancý ve bu kavga
bilinç uyansýn
yürek ayaklansýn, diyedir
korkma delal,
sularýn yönünü bir tek sen deðiþtirebilirsin
aðaçlarýn hangi noktaya yükselebileceðini
bir tek sen görebilirsin,
silindikçe yaþayan gölgeleri sadece sen duyabilirsin.
.... ve çocuklar delal,
çocuklar bir tek senin dudaðýnda gülümseyebilir
cesur ol ve diren..
þiire rüzgarýn ismini unutturma,
çünkü hayat unutturur bi vakit..
oysa gülümsediðin her dem
mahirin annesi gibi,
bir babanýn yorgun gözlerinde ýþýldayan hüzün gibi,
gidenleri, düþenleri, kayýplarý
devrim hep hatýrlatýr delal,
hatýrlatýr kavgamýzý...