falanca bir þehrin adýydýn sen
tuz ve yosun kokusu dökülüyordu hasretinden
dilimde biriken kelimelerin hasat zamaný geldi de geçiyordu
dev dalgalarýn kayalara vuruþ sebebi hep rüzgarýndandý
az önce çarþaf gibi deðil miydi bu öksüz deniz
þimdi bulutlar bile küsmüþ renksiz güneþine
gök mü bu yüzü kapkara
sana kim dedi ki kum saatin erkenden dökülsün diye
aslýnda fýrtýnadan önce gitmek vardý ya þehrin bu kýyýlarýndan
þu kulaklarýma gelen gürültü yosunlara vuran dalgalarýndan mý
yoksa birbirini ezen aç insanlarýndan mý
II.
kalemim aðlýyor caným acýyor
hasattan yeni çýkmýþ þiirlerim nasýl da kanýyor
rüzgarlar peþimden esip duruyor
güneþ, kara bulutlarýn kýyýsýnda açmak için kývranýyor
nöbetçiler her köþede engellere bürünmüþ
esmer gökyüzü geçit vermiyor
III.
hani; diye soruyorlar rengi deðiþmiþ saatime
(aslýnda çekmecemde de)
sessizce konuþuyorum geç kaldýðým zamanla
bir martý konuyor duvarsýz gözlerime
dalgalar ýslatacak
yanýna gitsem
ya da uçacak biliyorum
...bir tren ýslýk çalýyor...
hep ayný saatte aðzýnda cigarasý
duman ki ne duman üflüyor öylesine
(ütüsüz elbiseyle yaklaþýyor bir tren emektar makinistiyle)
eski bir gemiye biner gibiyim yine
yine boyasý dökülmüþ siyah beyaz...
elimde varmýþ gibi jetonum
tuz ve yosun kokusunu kokluyorum
ya sonra
hasada g i d i y o r u m, elimde kalemimle
zor geliyor dalgalarý silip üstüne güneþi yazmak
her gün emektar makiniste ütü yapmak
ayný saatte treni ray’a çýkarmak ve ýslýk çalmak
ýslak martýyý kurulamak
güneþi güneyden açtýrmak
kalem biterken ucuna yeniden kalem takmak
kum saati dökülürken durdurmak
þehre hoþça kal demek çok zor geliyor
Davidoff/ Eylül. 2013
Not: Þiiri aþaðý ve yukarý çevirerek okuyabilirsiniz.