Gerçi misafiriz ya þu gidimli Dünya’da,
Korkmaktan ürktüm en çok, o da baþýma geldi;
Eylül güz hedefini on ikiden vurunca,
Yýlgýnlýk aþýlayan zýtlar aklýmý çeldi.
Hüzzam elvana karýp onca siyah beyazý,
Kuantum sezgilerle düþlerime gizledim;
Hayat geri alýnca ödünç verdiklerini,
Acýmý paylaþacak bir kýlavuz gözledim.
Aydýnlattýðý suda çýrpýnan ýþýk gibi,
Ýsyan madalyasýndan künyemi siler oldum;
Harfleri tökezleyen kekeme sözcüklerden
Ýçimi dökmek için arzuhâl diler oldum.
Kulaðýmda kar sesi, yüzümde yaðmur izi,
Zihniyet formatýmý esnetti çeliþkiler;
Beynime mezar kazan galatý-meþhurlarla
Kendini kolonladý çalakalem iþkiller.
Neden sonra anladým: Para-yel sinsi hortum,
Eþkin anaforuyla can özüme ulaþmýþ;
Ýyimser hendesemin birlediði özgüven,
Dönüþtürmek isterken kötülüðe bulaþmýþ.
Iþýðý soyundukça karanlýðý giymiþim,
Fildiþinden kulemin sýrça feneri sönmüþ;
Umut semaverinde umarsýzlýk demlerken
Ýstencimin yaveri talih tersine dönmüþ.
Tavansýz odalarý kuþbakýþý seyreden
Ýç gözüm, pusardýkça baðlanmýþ azabýna;
Gezgin özlemlerime gurbet eylediðim sýr,
Zorunlu anýlarla ram olmuþ serabýna.
Meðer benden güç alýp örgütlenmiþ aymazlýk,
Elimi neye atsam, iðreti, pespaye, çenç;
Dünyalýk uðraþýmda yâr ve yaran alaylý,
Bürutus hançerine bakarkör Sezar direnç.
Üvey saçak altýnýn öksüz kumru palazý,
Bir çam kozalaðýnda bin orman görse, ne gam!?
Aþka tarih düþüren dibace gagasýnda,
Þuncaðýz içli nale, destan boyut serencam…
Söz buraya gelende düþüncem düðümlendi,
Rahmetiyle saðaltýp ufkumu açtý Hûda;
Ýmbikten geçti þuur, efkârým çözümlendi,
Dilimde keçeleþen elvedaya elveda…