aðlýyordu bir kadýn içi soðuk bir oda sanki penceresi aðýt rengi kuru bir üzüntü vardý gözlerinde baktý hep uzaklara yalnýzca baktý onun tek fark ettiði elmacýk kemiklerinde süzülen beyaz renkli suydu ve öpüyordu yanarak onu tuzlu tuzlu
eyül"dü güz yapraklarýný sayýyordu rüzgar vurdukça tenine üþüdüðü soðuk bir nem vakti takvimden dökülen her düþ gibi hayallerini sevmeyi unuttukça ölümü özlüyordu kendi içinde sabrý yitmiþ þehirler misali toplamaya kimin gücü yeter ki bu camdan kalbi
bir kadýn en çok ellerinden sevilirdi ve bir adamý en güzel bir kadýn eli inþa ederdi