Soðuk taþ üstüne oturan zavallý çocuktu o
Küþmüþlüðüyle oyuncak gördüðü hayata
Sevgisiz, saygýsýz, ilgisiz
Ve kimsesiz gibi baþýboþ bir sokakta…
Ki kýrýlmýþ bileklerinden narin yalnýzlýðý
Sarýlmýþ gövdesine bir çýnar sarmaþýðý misali
Uzun yollar yürümüþçesine küçük adýmlarý
Kahrolmuþ bir vedayla…
Kanamýþ güvenmeye baþ koyan yüreði
Göz pýnarlarý yaralanmýþ
‘’O’’ diye kaldýrdýðý elin küçük parmaðý
Hayalleri kýrýlýnca havada kalmýþ..
Ve koþmuþ durmuþ karanlýða
Bir üþümüþ bir yanmýþ
Önünde býrakýlan birkaç kýrýntýyla
Bir yokmuþ, bir varmýþ...
Annesine aðlayan çocuðu görünce
Ana kokusu nedir diye düþünmüþ
Onlarýn birleþen elleri mesafesinde
Göðe ellerini açýp Kýble’ye dönmüþ…
Miniðim…
Bilirim ana kucaðý yok sana..
Sana sokaklar ocak..
Acýmasýn için..
Sýzlamasýn yüreðin..
Sancýlarýn dinecek..
Güneþler sana doðacak…