dünyanýn kahvesinden bakýyorum falýma
çöktükçe çökmüþ insanlýk hasreti içimize,
kalpler kabarmýþ, suratlar turþu satar,
gönlün güleç pazarýnda...
teraziler menfaat tartar kefelerinde,
yapmacýk gülümsemeler satýlýr,
kirli ellerle doldurulurken sepetlere sözler,
adaletten bihaber yüzler...
taþa bildiðince taþmýþ yürekler,
çoþabildiðince coþmuþ duygular,
yollar kapalý, eller çoktan ceplerde.
telvesinde sözler çýkýyor,
dostun verdiði fos sözler...
dudaklar arasýnda bitmiþ dikenler,
beton þehirlerde dert satýlýyor,
o da promosyonlu dört dört satýlýyor...
aklýmý alýyor üç söz önceden,
üç vakte kadar kýsmeti oluyor boþ sözlerin;
doluyorsun kainata yeniden...
þekerli istediðimiz kahve,
acý oluyor, gün kararýyor yeniden,
sanki- yaþamam bu þehirde diyeceksin bana
bense içeceðim seni,
kahvealtýlýðýnýn altýnda...
koþacaðým peþinden doðrularýn,
su gibi temiz, þeker gibi tatlý,
gül suratlý olacak gerçekler.
yalan aromalý,
süt tozu gibi adi olmayan yüreklerde...
kahperengi dünyada renk arama ey dost,
renkleri kirletirken alýmýz yeþilimiz,
sadece izlemek düþer, düþ renkli gözümüze,
simyacý karlar yaðar sözümüzün üstüne...
bir acý kahvenin hatýrýný ararken dünyada,
bin katýrlýk vurgun yeriz söz göre göre...
hep aþk mý sanýrsýnýz benim derdimi?
kaygým içimde umman,
sadece kahve öðütülmez bu deðirmende...
hayaller ezilir bir bir...
düþler öðütülür yeniden...