“ve gözlerimin içinden bakýyor geceye yüzün hadi öp beni bir kerecik öp öp de kýskançlýktan çatlasýn hüzün…”
– Ýstanbul sen kokmalý yaðmurlar ben yaðmurlar ben Ýstanbul sen…
– Aþk bir hata mýdýr? Aþýk olmak yanlýþlýk? Cevabýn yüzde doksaný ’hayýr’ olacaktýr, kesinlikle. Çünkü aþk yüce bir duygudur, olaðanüstü bir hissediþtir ve aþýk olmak güzeldir. Evet evet biz böyle öðrendik sözlük anlamý itibariyle aþký, tabii ya...
Peki ya bu aþk denen þey sözden eyleme geçtiðinde neden anlamýný korumaz? Neden yüceliði doya doya pratikte yaþanmaz da hep sözde kalýr, sözün en derinine en dibine çakýlýr þarkýlarda ve þiirlerde?
Tatlýsýný - acýsýný olabildiðince yoðun yaþarýz, yaþamak isteriz hep bu duygunun. Kalemi kâðýtla, kâðýdý kalemle, mýsralarý ardý arkasý kesilmeyen onlarca mýsra ile hatta harfleri birbiriyle seviþtiririz de neden sevdalýnýn gözüne deðen gözlerinde seviþemeyiz bir türlü özgürce? Kaçýrýrýz bakýþlarýmýzý ona bakarken?
Ýçimizden oluk oluk kâðýda dökülen lirik söz yaðmurlarýný sevdiðimizin karþýsýna geçtiðimiz anda durdurur, ketumluðumuzla keseriz.
Heyecan? Kalp atýþý? Karþýndakine güvensizlik duygusu? Þüphecilik? Ya da onun bizi bizim onu sevdiðimiz kadar sevmediði düþüncesi?
Oysa günlük hayatta birbirimize sorduðumuz sorular gibi merak ettiklerimizi gözünün içine baka baka sorup anýnda cevap almak varken neden geceye hapsederiz kendi kendimizi?
Ele ele göz göze iken bir þehire sýðar varlýðýmýz onunla. Fakat çoðu zaman kaçýnýlmaz olan ayrýlýk kapýya dayandýðýnda þehir olur sevilenin yokluðu. Büyür, büyür, büyür ve içimizin coðrafyasý dar gelince yokluðun - yoksulluðun yüz ölçümüne, bir anda binlerce sancý çizik atar yüreðimize býçak misali. Ardýndan aðrýsý - sýzýsý bitmek bilmeyen geceler…
En nihayetinde göðsümüz yarýlýr ve bir ses, “Doður beni azat et!” der çýðlýk çýðlýk. Ve þiir çýkar içinden olanca ihtiþâmýyla. Bir bütün halinde doðar bir sayfaya sýðar varlýðý. Ama aslý öyle deðildir.
Þiirin tamamýnda bir bütün gibi gözüken bu duygular yine harf harf, mýsra mýsra yayýlýr geçmiþin karanlýðýna, anýlara ve anýlarýmýzla beraber o þehrin her semtine, her sokaðýna, hatta yürüdüðümüz her kaldýrýma.
Bu þehir çoðu zaman: Ýstanbul’dur.
– sessiz düþündü. “ellerin” dedi kadýn.
“ellerin…”
“ve gözlerimin içinden bakýyor geceye yüzün hadi öp beni bir kerecik öp öp de kýskançlýktan çatlasýn hüzün…”
– hemen gitme n’olur aniden çekip gitme
bir sigara tiryakisi gibi düþün beni sana müptelâ
yasak koyup saklanýrsan bir köþeye ararým seni Ýstanbul’un ikimiz kokan caddelerinde ve havasý ellerin gibi sessiz sakin sularý gözlerin gibi deli divane akan o þehirde
karþýmda dur öylece ellerin masanýn üzerinde
içmek istemeliyim gözlerini her gece içime çekmek varlýðýnla soluk alýp verirken ciðerlerim bayram etmeli yokluðunla
karþýmda dur öylece Can bir sigara paketi gibi dur
zehirlendiðimin hakkýný vermeliyim sana uzanmamayý öðrenmeli yavaþ yavaþ ve aðrýlý ‘sen’den vazgeçmeliyim…
/ yüRekTen Üvercinka 10⅚ Sayý Temmuz/Aðustos 2023
Sn. Sait Açýkgöz Öðretmenimin “Üç Düðme” isimli þiirinden esinle.