Güpegündüz düþ gibi, beyaz bir at kapýmda,
Ýçimdeki çocuða kuyruðunu sallýyor;
Süslü koþumlarýyla sanki Hünkar biniti,
Ne var ki adým atsa, ön saðý topallýyor...
Aðzýna þeker sunup okþadým yelesini
Ve dindirmek istedim ukdemin çilesini;
Eðilip inceledim aksayan ön bacaðý,
Batkýnýndan kurtardým nalý düþmüþ toynaðý.
On diþ sarmýsak dövüp em sürdüm beresine,
Rahatlamýþtýr deyip gülümserken o da ne !?..
Toynaðýn oyuðundan uç verdi can pençesi,
At gitgide parslaþtý, günün kor bilmecesi...
Evet, öyle olsa da, mantýk buna bigane,
Ya temelli çýldýrdým, ya da sanrým divane;
Bu aykýrý durumda ben kendimi unuttum,
Ýçimdeki çocuðu ýslýk çalýp avuttum...
Devasa cüssesiyle alt tarafý bir kedi,
Ellerimi yalayýp önce korkumu yedi;
Anladým ki, düþ atý hayalimle sürüþmüþ,
Vahþi atalarýnýn ongununa dönüþmüþ.
O, pars endam koþarken özgürlük soluyacak,
Yükünü sýfýrlayýp kalýbýna dolacak
Ve azim ormanýnýn hükümdarý olacak;
Sonra, pars taylaþmaya baþlayacak nasýlsa,
Etcillikten býkacak genetik doðasýnca.
Düþündüm : At parslaþtý, pars taylaþsa ne olur ?!
Balacan masum bilinç, iç dizginden kurtulur,
Fýtratýyla münasip öz anlamýný bulur.
Düþ gücünü sýnamak, böyle bir þey, ey Bilge !
Denemesi kolay da, ýþýk yoksa, yok gölge.
Meramýnýn mizaný, söylemine Sýrat’sýn,
Kýssadan hisse bu ya, varsayalým, o at’sýn !..