ÝSÝMSÝZ
Kar düþerken kentin eðreti duran gecekondularýna
Yaðdý kara kurumlar sokaklara…
Ayaz çaldý caddelere teyellenmiþ hayallere
Tütsülenmiþti göðüslerinin üstündeydi sevgiler
Hýrsýz kediler çalarken çöpten izmaritleri
Onlar kanaatkardýlar
Paylaþtýlar arta kalan artýklarý
Kader aðýr darbelerle çakmýþken kara yazgýlý çivilerini
Çaresizliklerini büyüttüler içerken yarým kalmýþ izmaritleri
Yollara yazdýlar çarmýha gerilmiþ çocukluðun derindi izlerini
Arkasýna saklandýlar beþ paralýk þehirlerin
Üç kuruþluk kýsýmlarýnda oturdular
Yorganlýk yaparken okunmuþ gazeteler
En güzel evleriydi köprü altý yerleri
Kurtarýlýrken dünyanýn bir ucundaki balinalar
Onlar terk edildiler vahþetin avuçlarýna
Duymadý hiç kimse o çýðlýk dolusu hýçkýrýklarý
Yankýlanýrken sesler yüksek binalarýn cephelerinde
Döküldü toprak sývalý insanlýk
Mercedes’lerin egzozlarý karbon monoksit salarken
Tinerleri ciðerlerine çektiler çöpten toplarken ekmekleri
Yamalýklý dizleriyle çöktüler yerlere
Gecenin kiri bulaþmýþ elleriyle sevdiler uzaktan geçenleri
Þans kapýyý çalmýþtý içlerinden birine
Kalýrken on tonluk kamyonun altýnda
Tinercinin yükünden kurtuldu þehir
Çocuk kurtuldu uçtu ruhu
Cesedi gören yoldan geçenlerden biri,
“Tinercinin biriymiþ önemli deðil” dedi…
Bir gazeteler önemsedi üç satýr yazýyla
Birde asfalta bulaþmýþ kaný yalayan kediler
Kar yerine kurum yaðdý yoldan geçenlerin üzerine
Þehir içten içe sadeleþirken bir tinerciden
Kütüksüz bir çocuðun üstünde Ademoðlu yazan mezar taþý oldu
Tinersiz beyaz giysilerle kalan çocuk koþtu,koþtu,koþtu…
Hayalini süsleyen cennetteki evine…