...
senin teninde gözyaþý yok
ne kadar gül büyütebilir susuz dudaklarýn
tuhaf bir teslimiyeti vardý yüzünün yaðmurlara
gürleyen bulutlar kývrýlýrdý
yastýðýna dilinin
elinde/n vurulmuþtu bir güvercin
göðe yükselttiðin avuçlarýnda
“ayn þýn kaf”
beþ ve on beþ senede bir tavaf
bende býraktýklarýna
sonra
masaya yatýrýyorsun daðýlmýþlýðýmýzý
ve üzerinde kültablasý eskilerden tanýdýk
kesme kristal
ve aðzýna kadar bastýrýlmýþ laf kýrýklarý
yaslanýyorsun koltuðuna sýrtýnda küstahlýðýn minderi
ben yine ayný küçük kýz baston yutmuþ gibi
çünkü bir masada sýrtý dik oturmalý hanýmefendiler
dirsekler örtüyle öpüþmeli
fakat ellerimiz
iki düþman
uzak tut ellerini
e l l e r i n týrpan
hem bize biraz resmiyet gerek
-afedersiniz bayým o marjinal koket kadýnlara
benzeyemediðim için
belli ki öfkelisiniz kendimi aynanýzdan sildiðim günden
hala hatýrýmda o ikindi vakti
ve Ýstanbul*un tozunu kaldýran o patinaj sesi
bir de ayakkabý kutumda uyuyan
terkedilmiþliðin izi
an-la-ya-mý-yo-ruz birbirimizi
öyle ki
ben Afrika desem
siz safari
ben siyah melekleri düþünüyorum
ve bembeyaz süt diþleri çiziyorum resimlerine
ruhlarýna kadar tok
sahi siz bilir misiniz
bir tas tarhana çorbasýyla kuru soðanlý bir akþamýn
þükrü ve saadetini
bir kaç dua yollamýþtým yokluðunuzda
hissetmiþsin/iz
-beni affet*karþýlýðý
bahþiþ gibi iliþtirip vicdanýnýzý
-dile benden ne dilersen
diyorsunuz
“bir zamanlar
adýný koymasak da aþktý
masada ayný boþluða bakmak”
bana borcun/uz yok
lambasý kýrýlalý çok oldu kalbimdeki sihrinizin
ey çakma Alaaddin
sus vaktidir aþk...
de_soulmate