MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

Kuvâyi Milliye - Altıncı Bap
Nazım Hikmet Ran

Kuvâyi Milliye - Altıncı Bap


Muharebeler
Ve
Düþman Elinde Kalanlar
Ve
Kartallý Kâzým’ýn Hikâyesi


Ýnönü meydaný, yavrum,
rüzgâr,
soðuklar insaný arý gibi haþlýyor.
Zemheriler bitti diyelim,
hamsin ya baþladý, ya baþlýyor.
Muharebe beþ gün beþ gece sürdü.
Kan gövdeyi götürdü.
Ve nihayetinde
düþmanlar karýn üstünde
top arabalarý, sandýklar dolusu konyak,
altý kamyon býraktýlar.
Sonra, kaçarlarken, yavrum,
köyleri, köprüleri yaktýlar...

Bu, Birinci Ýnönü,
sonra ikincisi :
23 Mart 1921 günü
düþmanýn Bursa ve Uþak gruplarý üstümüze yürüyor.
Onlarda, topçu ve piyade
bizden üç kere fazla,
bizim atlýmýz çok.
Atlarýn makanizmasý,
hartucu,
namlusu yoktur
ve kýlýç
çýplak, ucuz bir demirdir.
26 Mart :
Akþam.
Sað cenah ilerimize yanaþtýlar.
27 Mart :
Bütün cephelerde temas.
28, 29, 30 :
Kavgaya devam.
Ve Martýn 31’inci gecesinde,
(ayýþýðý var mýydý bilmiyorum)
Ýnönü karanlýðý sesler ve kývýlcýmlarla doluydu.
Ve ertesi gün
1 Nisan :
Metristepe aydýnlanýyor.
Saat altý otuz.
Bozöyük yanýyor.
Düþman muharebe meydanýný silâhlarýmýza terketmiþtir.

Sonra, 8 Nisandan 11 Nisana kadar :
Dumlupýnar.

Sonra, Haziran.
Bir yaz gecesi.
Dünyada yalnýz pýrýltýlar
ve böceklerin sesi.
Sakarya’yý üç yerinden sallarla geçiyoruz.
Basarak aldýk
Adapazarý’ný.
Ve dolaþýp Sapanca Gölü’nün sazlýklarýný
yanaþtýk Ýzmit’in doðusunda çuha fabrikasýna.
Düþman,
kýsmen gemilere binerek
denizden
ve kýsmen
Karamürsel üzerinden
Bursa’ya çekilip
boþalttý Ýzmit þehrini gece yarýsý.

Sonra 23 Aðustos :
Sakarya melhamei kübrâsý ki
devamý 13 Eylül gününe kadardýr.
Bizim kýrk bin piyademiz,
dört bin beþ yüz atlýmýz,
düþmanýn seksen sekiz bin piyadesi,
üç yüz topu vardýr.
Harp meydanýnýn kuzey yaný
Sakarya
ve daðlardýr :
keskin
ve dik yamaçlarýyla
ve kireçli topraklarý
ve kayalarýnda tek baþlarýna birbirinden uzak
haþin
ve münzevi çam aðaçlarýyla
Abdülselâm-daðý,
Gökler-daðý,
daðlar.

Ve Sakarya’dan bu havalide
yalnýz, çatal týrnaklý karacalar su içmektedir.
Ankara suyunun döküldüðü yerden
Eskiþehir kuzeybatýsýna kadar
Sakarya mecrasý uçurumlar içinden geçmektedir.
Güneyde
ve güneydoðuda
yapraksýz ve hazin
geniþ ve uzun
ve insana býraktýðý hiçbir þeye acýmadan
ölmek arzusu veren
Cihanbeyli ovasý :
çöl...
Bu çölün,
bu daðlarýn,
bu nehrin ve bizim önümüzde
yirmi iki gün ve gece fasýlasýz dövüþüp
düþman ordusu ric’ata mecbur kaldý.

Buna raðmen :
Sene 1922
ve 15 vilâyet ve sancak
ve 9 büyük þehir
düþman elindedir.
Ýnanýlmaz þeyler düþmandadýr ki
bunlarýn arasýnda :
7 göl, 11 nehir
ve köklerinde baltamýzýn yarasý
ve yangýnlarýyla bizim olan
yüz kere yüz bin dönüm orman,
bir tersane, iki silâh fabrikasý,
ve 19 körfez ve liman ki
belki birçoðunun
rýhtýmý,
mendireði,
kýrmýzý, yeþil fenerleri yoktur
ve belki sularýnda
ateþ kayýklarýnýn ýþýltýsýndan baþka ýþýk yanmadý,
fakat onlar
tahta iskeleleri ve kederli balýkçýlarýyla bizimdiler.
Sonra, 3 deniz,
6 kol tren hattý,
sonra, göz alabildiðine yol :
sýlaya gittiðimiz,
gurbette göründüðümüz
ve neden
ve niçin olduðunu sormadan
çöle, Çanakkale’ye,
ölüme gittiðimiz yol
ve sonra toprak
ve o topraðýn insanlarý :
Uþak tezgâhlarýnýn halý dokuyanlarý,
klaptan iþlemeli eðerleriyle meþhur
Manisa’lý saraçlar,
yol kýyýlarýnda ve istasyonlarda açlar
ve kurnaz
ve cesur
ve aðýrbaþlý ve çapkýn
ve kütleleriyle delikanlý
Ýstanbul ve Ýzmir iþçileri
ve zahire ve kantariye tâcirleriyle eþraf ve âyân,
kýl çadýrlý yürükleri Aydýn’ýn,
ve sonra, ýrgat,
ortakçý,
maraba,
davarlý ve davarsýz,
yarým meþin çizmeli
ve ham çarýklý köylüler.
15 vilâyet ve sancak
ve 9 büyük þehir
düþman elindedir.

Mehtaplý bir gece,
gümüþ bir kutunun içindesin :
ortalýk öyle bir tuhaf aydýnlýk, öyle ýssýz.
Ya çok seslidir
ya hiç ses vermez mehtaplý gece zaten.

Yatýyor filintasýnýn arkasýnda Kartallý Kâzým.
Kýz gibi Osmanlý filintasý.
Parlýyor arpacýk
namlýnýn ucunda :
yüz yýllýk yoldaymýþ gibi uzak
ve bir damlacýk.

Kâzým emir aldý merkezden :
Gebze’deki Ýngiliz’in tercümaný vurulacak.
Köylerde teþkilât kurmuþ tercüman Mansur :
satýyor bizimkileri.

Kâzým iyi hesaplamýþ herifin geçeceði yeri.
Ýþte sökün etti Mansur karþýdan :
beygirin üzerinde.
Beygir yüksek,
Ýngiliz kadanasý.
Kendi halinde yürüyor hayvan
ortasýnda demiryolunun
sallana sallana,
aðýr aðýr.
Tercüman herhalde býrakmýþ dizginleri,
baþý sallanýyor,
belki de uyuyor üzerinde beygirin.

Yaklaþtýkça büyüyor herif.
Zaten mehtapta heybetli görünür insan.

Arada kaldý kalmadý dört yüz adým,
namlýyý kaldýrdý birazcýk Kâzým,
niþan aldý sallanan baþýna Mansur’un.
Soldaki yamaçtan bir taþ parçasý düþtü.
Bir kuþ uçtu saðdaki aðaçtan,
-aðaç çýnar-.
Kuþ ürkmüþ olacak.
Çevrildi Kâzým’ýn baþý kuþun uçtuðu yana,
mehtapla yüz yüze geldiler.
Mehtap koskocaman,
desdeðirmi,
bembeyaz.
Ve Kâzým’ýn gözünü aldý âdeta.
Zaten bu yüzden,
tekrar göz, gez, arpacýk
ve filintayý ateþlediði zaman
ilk kurþun Mansur’un baþýný delecek yerde
galiba omuzuna girdi.
Herif «Hýnk» dedi bir,
beygirin baþýný çevirdi
dörtnal kaçýyor.
Yetiþtirdi ikinci kurþunu Kâzým.
Beygirin üstünde sola yýkýldý Mansur.
Üçüncü kurþun.
Tercüman düþtü beygirden.
Fakat bir ayaðý üzengiye takýlý kalmýþ,
sürüklendi kaçan hayvanýn peþinde biraz,
sonra kurtuldu ki ayaðý
yýkýlýp kaldý olduðu yerde.
Yamaca sardý beygir.
Kalktý Kâzým,
yürüdü Mansur’a doðru,
üzerinden kâatlarý alacak.
Arada dört telgraf direði yalnýz,
elliþerden iki yüz metre eder.
Mansur doðruldu ansýzýn,
kaçýyor bayýr aþaðý.
Filintayý omuzladý Kâzým.
Dördüncü kurþun.
Yýkýldý herif.
Koþtu Kâzým.
Doðruldu yine Mansur.
Yürüyor sarhoþ gibi sallanarak,
kaçmýyor artýk,
yürüyor.
Kâzým da býraktý koþmayý.
Deniz kýyýsýna indiler.
Orda boþ bir fabrika var,
bir de beyaz bir ev,
tahta iskelesi iner denizin içine kadar.
Mansur suya giriyor,
kâatlar ýslanacak.
Beþinci kurþunu yaktý Kâzým.
Suya düþüp kaldý önde giden
ve Kâzým tazelerken þarjörü
bir ýþýk yandý beyaz evde,
bir pencere açýldý.
Galiba bir kadýn baktý dýþarýya..
Boðazlanýyormuþ gibi baðýrdý Mansur.
Pencere kapandý,
ýþýk söndü.
Tercüman attý kendini tahta iskeleye.
Art ayaklarý kýrýlmýþ bir hayvan gibi sürünüp týrmanýyor.
Hay anasýný,
ay da denize düþmüþ
toplanýp daðýlýyor,
daðýlýp toplanýyor.
Velhasýl,
lâfý uzatmýyalým,
Mansur’un iþini býçakla bitirdi Kâzým.
Kâatlar kan içindeydi.
Fakat kan kapatmýyor yazýyý...

Namussuzun biriydi Mansur,
muhakkak.
Düþmana satýlmýþtý,
orasý öyle.
Kaç kiþinin baþýný yedi,
malûm.
Ama ne de olsa
mehtapta herif beygirin üzerinde uyumuþ geliyordu.
Demek istediðim,
böyle günlerde bile, böyle bir adamý bile bu çeþit öldürüp
ortalýk duruldukta, yýllarca sonra mehtaba baktýðýn vakit
üzüntü çekmemek için,
ya insanlarda yürek dediðin taþtan olacak,
yahut da dehþetli namuslu olacak yüreðin,
Kâzým’ýnki taþtan deðildi çok þükür,
fakat namuslu.
Ne malûm? dersen :
Dövüþtü pir aþkýna,
yaralandý birkaç kere
ve saire.
Ve kavga bittiði zaman
ne çiftlik sahibi oldu, ne apartýman.
Kavgadan önce Kartal’da bahçývandý,
kavgadan sonra Kartal’da bahçývan...
Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.