Berkley
Behey
Berkley!
Behey on sekizinci asrýn filozof peskoposu.
Felsefenden tüten günlük kokusu
baþýmýzý döndürmek içindir.
Hayat kavgasýnda bizi
dizüstü süründürmek içindir.
Behey
Berkley,
Behey Allahýn
Cebrail þeklindeki Ezraili,
Behey on sekizinci asrýn en filozof katili!
Hâlâ geziyor Ýskoçya köylerinde
adýmlarýnýn sesi.
Hâlâ uluyor adýmlarýnýn sesine
tüyleri kanlý bir köpek.
Hâlâ
her gece titreyerek
görüyor gölgeni Ýskoçya köylüleri
evlerinin
camlarýnda!
Hâlâ
kanlý beþ parmaðýnýn izi var
o beyaz buzlu camlar gibi þimal akþamlarýnda!
Behey
Berkley!
Behey meyhane kýzlarýnýn kara cübbeli kavalyesi,
Kýralýn þövalyesi,
sermayenin altýn sesi,
ve Allahýn peskoposu!
Felsefenden tüten günlük kokusu
baþýmýzý döndürmek içindir.
Hayat kavgasýnda bizi
dizüstü süründürmek içindir!
Her kelimen
kelepçelerken
bileklerimizi,
kývrýlan
bir yýlan
gibi satýrlarýn
sokmak istiyor yüreklerimizi.
Beli hançerli bir Ýsaya benziyor resmin.
Sivriliyor kitaplarýndan ismin
sivri yosunlu ucundan
kýzýl kan
damlýyan
yeþil bir diþ gibi.
Her kitabýn
diz çökmüþ önünde Rabbýn
kara kuþaklý bir keþiþ gibi..
Sen bu kýyafetle mi bizi kandýracaktýn,
inandýracaktýn?
Biz Ýsanýn vuslatýný bekleyen
bir rahibe deðiliz ki!
Behey
Berkley!
Behey tilkilerin þahý tilki!
Çalarken satýrlarýn zafer düdüðü,
küçük bir taþ parçasýnýn en küçüðü
imparatorlarýn imparatoru gibi çýkýnca karþýsýna,
hemen anlaþmak için
bir kapý açýyorsun,
binip Allahýnýn sýrtýna
soldan geri kaçýyorsun!
Kaçma dur!
Her yol Romaya gider,
— bu belki doðrudur —
fakat
fikri evvel gören her felsefenin
safsata iklimidir yelken açtýðý yer!
Bu bir hakikat
— hem de mutlak cinsinden — !
Ýþte sen
iþte senin felsefen:
Sen o sarý kýrmýzý rengini gördüðün
cilâlý derisine parmaklarýný sürdüðün
parlak
yuvarlak
elmaya:
«Fikirlerin bir
terkibidir,»
diyorsun!
Dýþýmýzda bize baðlanmadan
var olan
varlýðý
inkâr ediyorsun!
Þu mavi deniz
þu mavi denizde yüzen beyaz yelkenli gemi,
kendi kendinden aldýðýn fikirlerdir, öyle mi?
Mademki kendi fikrindir yüzen gemi,
mademki kendi fikrindir umman,
ne zaman var,
ne mekân!
Ne senin haricinde bir vücut
ne senden evvel kimse mevcut,
ne senden sonra kâinat baki
bir sen
bir de Allah hakikî.
Lâkin ey kara meyhanelerin sarhoþ papazý!
Senin dýþýnda deðil miydi
kýllý kollarýnda kývranan meyhanecinin kýzý?
Yoksa kendi altýnda sen
kendinle mi yattýn?
Diyelim ki senden evvel baban yok
Ýsa gibi.
Yine fakat bacaklarý arasýndan çýktýðýn
Meryem gibi bir anan da mý yok!
Diyelim ki yapyalnýzsýn
Turu Sinada Musa gibi,
ne yazýk! Tevratýný okuyan da mý yok!
Çok yalan söylemiþsin çok.
Sen emin ol ki Berkley
— olmasan da zarar yok —
bu þi’re benzer yazýda hissene düþen þey:
biraz alay
biraz þaka
ve birkaç tokat
— eldivensiz cinsinden —
Neyleyim?
Neþ’e kavganýn musikisidir.
Kavgada kuvvetini kaybetmiþ gibidir biraz
neþ’enin çelik ahengini duymayan adam;
neþ’e ... iyi þeydir vesselam,
— baþ döndürmezse eðer —
ve iþte bizimkiler
güldüler mi,
aðýz dolusu gülüyorlar.
Kabahat onlarýn kuvvetinde:
yoksa ne sende
ne de bende!
Dinle Berkley!
— dinlemesen de olur —
Biz dinleyelim:
Beynimiz bal yoðuran
bir kovan.
Ona balý dolduran
arýdýr hayat.
Aldýðýmýz hislerin
sonsuz derin
pýnarýdýr kâinat!
Kâinat geniþ
kâinat derin
kâinat uçsuz bucaksýz!
Biz onun parçalarý,
biz ondan doðan bir sürü bacaksýz!
Biz o bacaksýzlarýn
— anasýný inkâr etmeyen cinsi —
Çünkü biz
emredenlere emir verenlerden deðiliz!
Baðlýyýz topraða
kalýn halatlar gibi kollarýmýzla!
Çelik diþleri þimþekli çarklýlar
koparýrken kara topraðýn esrarýný,
biz
seyretmedeyiz
cihan içinden cihanlarýn
doðuþunu;
kehkeþanlarýn
gümüþ aydýnlýðýnda!
Görmüþüz,
görmedeyiz
yýllarýn yollarýnda toprak oluþunu
kýzýl kadife dudaklý kýzlarýn!
Çiziyor hareketi gözlerimize
sonsuz maviliklerde
kuyrukluyýldýzlarýn
sýrma saçlarýndan kalan izler.
Her habbe koynunda bir kubbeyi gizler!..
Þu denizler,
þu denizlerin üstünde denizler gibi esen,
rüzgârlarýn uðultusu.
Þu ipi kopmuþ
inci bir gerdanlýk gibi damlayan su,
þu bir damla su,
uzaklaþtýkça, yaklaþýlan
hakikati gizler..
Her yeni ummanla beraber
bir yeni imkân!
Kâinat geniþ
kâinat derin
kâinat uçsuz bucaksýz!
Behey!
Berkley!
Behey bir karýþ boyuna bakmadan
Karpatlarý inkâr eden cüce!
Ahrete gittiysen eðer
oradan bir taç gönder,
süslemek için Allahýnýn kafasýný!
Fakat buradan
topla hemen taraðýný tasýný,
Haraç mezat!
Haraç mezat!
götür pazara bir pula sat:
Topraktaki saltanatýn
göðe çýkan tahtýný!
Yok üstünde tabiatýn
tabiattan gayri kuvvet!..
Tabiat geniþ
tabiat derin
tabiat uçsuz bucaksýz!..
1926
Sosyal Medyada Paylaşın:
Nazım Hikmet Ran Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.