Ýþte yüreðimdeki aþk!
bir kelebek kadar tasasýz ve vurdumduymazým…
iþte orada,
menekþe rengi sisin üzerinde,
asýrlýk zeytin aðacýnýn tepesinde duruyor beyaz güvercin.
halil sezai, benim için duygulu bir melodi çalýyor,
bir kuþun ötüþü gibi,
rüzgârýn ýslýðý gibi,
yapraklarýn hýþýrtýsý gibi,
bir sandalýn kürek sesleri gibi,
dalgalarýn sesi gibi,
karýn kalktýðý dað doruklarýnda
toprak kokulu yaðmur þakýrtýsý gibi,
nurten’imin sesiyle hasret türküsü gibi,
bir gitar armonisi…
seslerde aradýðýmý buluyorum,
heyecanlanmadan- heyecanlanarak sesleri dinliyorum:
do re mi fa sol la si do…
dinle bak, duyuyor musun?
sesim çirkin de olsa ne güzel eþlik ediyorum,
vücudumu olabildiðince gevþetiyorum,
farklý ve karþýt görüþleri defediyorum kafamdan,
zihnimi iyi þeylere kilitliyorum
ve ne güzel ilhamlar alýyorum.
ne güzel þiirler yazýyorum.
ne güzel resimler yapýyorum…
öyle þiirler ki, hiç yazýlmayacaklar,
öyle resimler ki, hiç çizilmeyecekler,
hiç kimse bilmeyecek benden baþka…
sil baþtan yeniden duygularýma
ve hüzünlerime kavuþuyorum.
ritim yerine bir sýcak okþayýþ,
bir titrek dudak,
bir çift nemli göz ve iki damla yaþ,
barýþçýl bir temas,
görebiliyor musun?
*