And içtim yenilmez olan kadim zamanA “inanmak en büyük suçtur aþka adanmayan insanA”
gözlerinde vurgun yemiþ kanatlarýndan yaralý martýlarý sevdik gökte yönünü kaybetmiþ mavilerde gülüþlerimizi yitirdik hangi zamana taþýrdý umut diye ardýna takýldýðýmýz düþler bizi karanlýða uyuyup güneþe uyanmak mý yaþamýn bir diðer adý ya ateþe d/okunan ten ona aþk deðer miydi?
-I- bizim tek suçumuz sevmekti belki ve suç(suzluð)umuz unutmak oldu birbirimizi susuz bir dünya çarkýnda taþýrken özgürlüðe bizi onlar diyordum onlar ve topyekûn onlar iþte söylüyorum sýnýr dýþý edilmesi gereken likör kokan bir diðer “b”gibi siliyorlardý yeryüzünden insanlýk namýmýzý karanlýða meþalemizi yakamýyorduk ülkemizden özgürce mülteciydik biz sevgili kamp kamp baðlýyorlardý körpecik ellerimizi ikna operasyonlarýnda elimden kaptýklarý defter-kalemimi ve ýrkýmýzdan dolayý çaldýklarý içimizi dudaklarýma basýyorlardý sol elleri ile yaþayamýyor yazýp okuyamýyorduk bu yüzden þiirlerimizi tek dertleri vardý belli ve tek bir ideoloji peþinde koþan cücelerdi onlar oysaki sesimiz çýkmasýn diye fikir hanemizde diskalifiye edildiðim/iz bu pejmürde düzenden sýrf senin için sýrf yaþama hakkýmýz için yeminim susuyordum yine senden sana sevdiðim vazgeçiyordum teninde yaþamaktan mecburdum en çok seni özleyecektim bunu da biliyordum en çok seni hem de Arnavut bakýþlý bu yönsüz sürgünlerimde
-II- Afrika kokan susuzluðuma dalýyorlardý hiç soyunmadan belki hiç korkmadan hiç korunmadan bilmiyorum kana kana içiyorlardý tuttuðum oruçlarýn (p) kokusunu muttaki olmayan bir inancýn aðýrlýðýnda küstahça yýkanýyorlardý kabulsüz bir âmin ile ve günah suyuma hiç bulanmadan hem de nasýl beceriyorlardý anlayamýyordum bunu kemiklerimden baþlýyorlardý ezmeye önce çirkin bir tatmin içinde tüm insanlýk adýnaymýþ güya demokratik hakkýmýz adýnaymýþ demelerine göre Denizleri asýp çýkýyorlardý en tepemize g/ezmiþce tadýyordular cennetin yalan kokusunu adýmýzýn yýrtýlmýþ harflerinde en çok onlar yaþardý dünyada oysa en çok onlar mutluydu bu düzende niye görüyordum ve acýyordum onlara aslýnda ve fakat bir de kovulmuþtum artýk sýnýr dýþý edilen özgürlük konuþmalarýmdan da oysa suçlu ben deðildim ve söylemiþtim hep sana ona þuna buna koca bir dünyaya boðazýmda aðlayan bir kadýn var demiþtim hepinizin annesi gibi kutsal bir aðýt bu duyun demiþtim þairler oturmuþtu göðsümde sýzlayan tahtýn sahipsiz baþýna dilleri vardý ama konuþmuyorlardý doðruca konuþamazlardý çünkü parmaklarý ýrkçý bir ihanet vebalini taþýyordu çaresizdim hakkýmýzý onlar kapýyordu talihsiz bir öksüzün düðün yasýnda þarap içen dudaklar suçluydu ki ondan okunmadý þiirlerim kurbanlýk töre/n marþýmda katil ben deðildim söylüyordum onlara susma konuþ diyordum artýk konuþ Mezopotamya ilamlar veriyordum siyah beyaz gazete sayfalarýnda çarþaf çarþaf dað(ý)lýyordum kendi yurdumda Sokrates misal haykýrýyordum suçsuzluðumu koca tarihe ve inançla büyüyen kadim savunmalarýmdan ve daraðacýna sürüldüðüm mahkeme koridorlarýnda durun diyordum onlara durun bir daha öldürmeyin bizi diyordum O’ gün aþkýna bizim tek suçumuz sevmekti yalnýzca sevmek suç tu bu kanunda
-III- haykýrýþlarým bir cellâdýn arsýz gülüþüne çarpýp birden sarmýþtý adaletsizce þehrimizi ne çare tümden ama biliyorum yine de baþýma gelecek olanlarý ve hep söylemiþtim bu günün mutlak geleceðini biliyordum gecelerde yaðacak sensizliðin zehrini zýkkým olasýca bu hasret ile kahrolasý bir özlem oturmuþ emiyor kaným ve gözlerimi derimi kemiren güve yutmuþ saðýr zindanlar içinde izliyordum kendimi kara bir kayyum sessizliðinde ve ikinci evlat muamelesi gördüðüm ülkem gibi ötekileþiyordum aþkta yine gürbüzce köpekler ulurken sabah ezanlarý uyanýþlarýmda melekleri bulurdum yaný baþýma oturmuþ o tuhaf kalabalýkta uykuda denmezdi zaten buna titreyerek uyuþup nöbetler geçirdiðim simetri yataðýmdan ve çýlgýnca geri fýrladýðým kâbuslu molalarýmda kafamý aþka çarpýnca Ýstanbul kokuyordu aðzým sana ve tan yerine bir adam sesleniyordu dilimin kývrýmlarýnda ve sen ve yaþam ve hala…
-VI- bir yýlan b/akýyordu Hz Yusuf”un kuyusuna o an kurumuþ bir rüyanýn Nil”e b/akan yapraklarýnda aðlarken tuz tadýmlý kýt-lýk yeminlerim gürlerdi bu derun aþka Züleyha olan her yaným kova kova su taþýrdým gözlerimde sana ta Mýsýr”dan ve yüreðimi kopartýp Kudüs”ün o körpe ellerinden düþerdim bana küskün b/akan çocuk yanýnýn öyküsüz yüreðinden davetsiz gelmiþ olan ürkek bir Filistin niyetine devrederdim geceleri kara bir zindana kendi elimle uykulara dalamazdým bu yüzden sevgilim rüyalar uyanmasýn diye yeniden bize korkardým kirpiðimi kýrpmaya bile kuyularda d/ipsiz bir çýðlýktým iþte anla
-V- Endülüs gibi âþýktým sana Selahaddin”i beklerdim Ýspanya tüten zor gecelerimde gelmezdin geçmezdin gözlerimi deviren yorgun uçurumlardan tek kare kan kokardý alnýmda bekleyen güneþ ve dua ellerini açmazdý üstümüze çünkü þirli kadýnlarýn diþleri parçalardý þehrin en güzel adamlarýný ve ben mahur bir umutla fýrlardým sokaða her sabah erkence fiyakalý bir gurur ile arardým gözlerini bu adamlar içinde gölge gölge düþen bir feryat ekseninde bulamazdým seni bu ne yaman bir çile anlamamýþ olsa da sözde akýl sahipleri halimi çözememiþ olsalar da bu körpe þairliðimi tarih tekerrür ediyordu yine durmadan sevgili ve biz seninle yaðmalanýyorduk Topkapý surlarýnda u/yanan Bizans”ýn bakir koy(n)unda el deðmemiþ bir masalýn uyuyan gözlerine su taþýyorduk dibi delik mataramýzla mecburiyetle düþtüðüm bu sensizliði hangi akýlsýz anlar ki diye yeniden soruyordum bir daha kendime damarlarýmda sýzlayan bir Ýstanbul sevdasý gibi özlüyordum Fethi-i Mübin”im olan seni ah sana ölmeyi koþarken karada gemiler dolusu tutku tutku saçlarýmý y/tutardý kuzeyden doðan daðýnýk bir rüzgâr ve boðardý beni içimde bu çýlgýn korku çünkü ben unutanlardan deðildim sevdiðini asla ve kata ki kavimler ötesi ormanlarýn çýnar kökünden toplayýp ismini aþka y/kazýyordum inatla ve ýsrarla fütursuz yücelttiðim asil seni ey aziz olan sevgili bil ki Ýsa”nýn kalbe düþen incili gibi kutsanmýþtým içimde bizi
-VI- boy atmýþ olan en yüce aðaçlarý süngüsünde bir neþterle budardý bilir misin vahþi ve yahþi olan bir sarhoþ adam çarmýha gererdi ruhumun çatlaklarýný sonra aþk sýzardý y/aramýza yaprak yaprak bir kahýrla yolardý yýldýz deðmemiþ olan saçlarýmý hiç acýmadan nerdeydin muhtaçtým çýlgýn bir telaþ ile seni gözlerdim ve daha çok en çok o anlarda heybetini özlerdim ve düþünürdüm gözlerimi kurþun gibi vurunca gökyüzüne “ne çok mutlu olurdu dokunurken elleri” derdim kendime bukle bukle kývrýlan sýrma saçlarýma parmaklarý deðince çünkü bilirdim altýn kahve perçemimde büyümeye ölürdü/n sevgilim söylesene sende üþüyor musun yine?
-VII- aþk yaþýyordu ikimizi görüyordum boyutsuz büyüyen bu titreyiþimizi o yüzden ki ülkelere bizi anlatýyordum hiç susmadan hiç durmadan hiç usanmadan devamsýzlýktan atýldýðým/ýz Leyla”nýn çöllerinde Mecnun bir çýðlýk yanýyordu kül rengi gözlerim(iz)e vakit yine sen ve hayat hep gece düþünce üstüme ýslahsýz dudaklarýmdan yücelen bir eyyam ile körpe kuþlarla aðzýmda taþýrdým göklere içimizi telaþlý bulutlarda birikirdik kara mavi þimþekler gibi gürlerdik tufanla terkedilmiþ o metruk þehirlere taze bahardýk biz sanki düþerdik heyelan kokan avuçlarýmýzdaki renklere rehavet ile toplardý yaðmurlar ikimizi damla damla sýz(l)ardýk týpký Kerem misali akardýk Kerbela cennetine kudurmuþ Fýrat gibi ateþ ateþ kabaran kuraklýðýmýzý yýkardý Þirin su/s cehennemdi artýk bize ve yakardý tenimizi boðum boðum bir çile lebimize aþk deðince Aslý gömerdi Ferhat”ýn baltasýyla gölgemizi efsaneydik anlayacaðýn sevgili en çok savaþan topraklarda arardým resmimizi en çok ölenler arasýnda seni talan edilmiþ ganimetleri paylaþýrken korkunç yüzlü kediler uslanamýyorduk ne yazýk ki biz âþýktýk çünkü biz yaþamdýk bir tende bilmedin mi? uysal bir mýrýltý kadar huzur(suz)duk sevgili )(
-VIII- biliyorum yalan sever birçoðu “ölüyorum sana aþktan” derken bile oysa biz öyle miydik söylesene gölgesi kýrgýn bir aðacýn yapraðýnda inlerken Eylül bakan kurumuþ gözlerim ne çok âþýktým sana bilir miydin? ()
-IX- çaput baðlayan sevgililer gelirdi yaný baþýmýza birden muradýmýz bir dilek aðacýnda idamýný beklerken oysa onlar aþk diye içerdi beni bizden sen görmezdin bu heyecanýmý ve oysa yine ben bir ölünün kadim bir ülke aramasý gibi seni isterdim bunu da bilmezdin ve senden sonra amazon ormanlarýn içinde çakallarýn göðe ulaþan sesleri eþliðinde þarkýlar söylerdim geceler boyu korkusuzca sana en çok dilim çatlardý davam da en çok sinem yanardý bu savunmamda sesimi yutan bir güneþin eteklerinde Jüliet gözlerini asardý yanýk tenime zehirli hançer lanetli kurbanlarýný toplarken þehir kasaba ölen bir Romeo deðildi sabaha yakardý Ýmparator bu zelil romanýmýzý ve yýkardý merhametsizce kallavi bir inkâr ile dünyamýzý soramazdým seni yarýna o son veda demi gelmiþti yine senden ayrýlmak zor diye soramýyordum seni kendime bile
-X- alnýma düþen garip bir tören vakti dudaklarým sana mühürlendi ve artýk bil ki sana anlatamýyorum geçmiþimi(zi) ve anlatmayacaðýmda geleceðe kendimi(zi) bir mahkûmun son arzusu belli deðil mi
XI ey içimde ezilen çeþni öp sevap rengi gözlerimi bir günah rengi uyuyayým aðzýnda sonsuzluk gibi durgun bir su misali iç artýk beni
XII aynalarda g/izlenen müsemma bir ömürdün yýlgýndým yýllanmýþ bir ayrýlýk kokmamýzdan dolayý sevdiðim
XIII ve nihayet kapat diyorum gözlerini üstüme hemen kapat bütün ýþýklar sönsün bize mutlak yoksa korkuyorum çok dehþet dolanýrsa dilime bir daha aþk güneþ yeniden bize uyanacak mor ve tarihi hep ýslak
bunu yaþamaya gücüm yok
biz artýk tutsak adýmýz bizi unutmak
susalým þimdi takvimlerce koparak
…
MHD Sosyal Medyada Paylaşın:
Mehtap Yıldız Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.