bir damla gözyaþýnda duyulmaz oldu sesim baðýra baðýra þarkýlar söylemek gelmiyor içimden yazlarý dolup taþan sahil kenarlarýný düþlemek Akdeniz’ i gözlerinin içine dalarken
sahil köylerinin sokaklarýnda oturamamak yeniden sarhoþ dudaklarýnýn çaresiz istemini yerine getirememek bir kez daha otel odasýna sýðdýramamak geçip giden zamaný bir daha uyuyamamak beyaz çarþafa serilmiþ diþiliðini üzerime örtünemeden
o uzun ayrýlýðý nasýl yazabilirdi bir otobüs bileti bilmeden ve binmeden uzaklaþýrken nasýl olurdu da hala sýcak kalýrdý el bileklerim bir adamýn kokusu nasýl sinerdi kalktýðý koltuða ve bir koltuk nasýl bu kadar anlamlý olabilirdi bir kadýna
olmamak ve bir daha olamamak, ayný günün içine sýðamamak, birlikte
gelecek zamanlý sözcükler anlatacak ve kurtaracak bizi cümlelerimiz eksik kalacak, yüklemler kayýp -ecek ve –acak takýlarý asýlacak yüklediklerimize göreceksin
bir kadýnýn atkýsý denize düþecek lodostan çocuklarýn uykusu bölünecek, sessizlik bölünecek feribot sallanacak fýrtýnadan lunapark oyuncaklarý gibi feribota saldýracak hainler elleri silahlý kaptaný vuracaklar göz bebeklerinden, deryasýnda boðulacak göz bebeklerimle emeceðim esen rüzgarý kurumayacak, bir damla gözyaþým düþmeyecek topraða
denize gömecekler, denize verecekler bedenimi yok olacaðým, olmayacaðým allahýma bir daha bir daha ölmeyeceðim, bir hiç uðruna binmeyeceðim feribotlara…
feribotlarýn gitmediði þehirlerde yaþayacaksýn sen kýyýlarýmýza ayný denizin dalgalarý da vurmayacak artýk Akdeniz’ li olmayacaðým, görmeyeceksin bir daha Marmara denizinden geçmeyeceðim bir daha