ben doðduðumda
sekiz iklimmiþ
mevsim beþ
ay onüç
hafta sekiz gün
ve saat tam yirmibeþmiþ
annem öyle söyledi
...
yani
hayat; yaþayamadýklarým kadarmýþ...
...
Münzevi bir suskunluk dilimde,
basireti baðlanmýþ ellerimin, kelimelerin.
Bu kadar yakýnken...Ölüm ya bir c/eza yahut bir ödül.
Sakýn gelme,
t/uzaksýn bana Eylül.
Alnýmda silin(e)mez yazým,
düþmaným kadar yasaklýmsýn.
Sahte tebessümlerin ardýna sakladýðým,
korkularýmsýn.
"Okyanusta kayboldum….Derinlik çekiyor karanlýklara,
Yunus’lara yol gösteren yýldýz sen deðil misin?
Yolumu ýþýklandýr Mira…Soluksuzluða yoruldum."
Böylesine inanmýþken Ab-ý hayata,
gün doðumlarýna alýþkýn ve sevdalýyken.
Ve babama benzeyen bir adamý severken.
Nasýl susturabilirim yüreðimdeki aðustos böceklerini,
küçük bir çocuk gibi oyun oynadýðým ikiz cücelerimi,
hangi hoyrat ele teslim edebilirim.
Ellerimi uzatamayacaðým hangi topraða,
sardunyalarýmý ekebilirim.
Sen söyle Mira,
otuz güne kaç kulaç sýðdýrabilirim.
Eylülün serinliði,
zangoçun nefesi gibi boynumdayken,
dudaklarýma kaç yalancý gülücük kondurabilirim.
Ey ölüm;
Yüzüme kendini resmedeceksin.
Güz ayrýlýklarýn mevsimidir ve sen sebebimi
seçmiþsin…
Ya durdur zamaný þimdi, ya da de ki;
“Zinhar... T/uzaksýn Eylül”.
Söyle gelmesin,
Gelmesin...
de_soulmate