Kutlu doğum hhaftası DOĞUMLA BELİREN MUCİZELER
ALİ GÖZÜTOK
Kutlu doğum hhaftası DOĞUMLA BELİREN MUCİZELER
DOÐUMLA BELÝREN MUCÝZELER
Âmine Hatun’a,
Yine mucizeler gösterildi!...
Þöyle ki:
……Doðum anýnda.
………..Çevirdi etrafýný,
……………Çevirdi nur halesi!
……………….O halenin içinde göründü,
…………………Göründü Þam beldesi.
…………………....O belde peygamberler bucaðý,
………………………..Hem bucak hem kavþaðý!….
Peygamber efendimiz
Öyle âlicenap zattý ki!
Cümle zaman ve mekân,
Onunla þeref buldu.
O doðduðu gece,
Rabbim Meleklere þöyle dedi:
--Göklerin ve Cennet’in, Bütün kapýlarýný açýn!
O gün doðan Güneþ,
Diðer günlerden,
Daha nurlu, daha Ruþen.
Rivayet odur ki;
Muhammed doðduðu zaman,
O çocuktan bir nur çýktý.
Annesi o nur’un içinden,
Kâbe’yi ve Basra þehrinin, Sarayýný gördü!...
O doðduðu zaman,
Yedi kat gök ehli, O’nu görmeðe geldi.
Cennetten gelen, Ýri ve güzel gözlü Huriler,
Nurdan bir tabak içinde, Ona nur saçtýlar.
O bir nurdu!
Gölgesi yoktu onun!
Harem-i þerif ile, kapýsýna ayak basacaðý iklim!....
Ýslâm selinin, havuzunu doldurup, bütün yer yüzüne,
Kol kol, daðýlacaðý mekân!
Ve, Veeeee!...
Dört kýtaya yayýlacaðý merkez!....
Mekke de doðan ebedi sabah!....
Nur yumaðý yavrunun,
Göbeði Hilkatten kesilmiþ,
Ve de sünnet olmuþ!
Adem, Þit, Ýdris,.Nuh, Lut, Yusuf, Musa,
Süleyman, Yahya, Ve de. Hud’dan sonra;
Sýrtýna Nebilik mührü vurulan!...
Gözleri sürmeli Hikmetli!...
Alemlerin Efendisi!
Muhammed Mustafa……
Üst Üste Görülen Harikalar:
Ýran’da;
Kisra’larýn sarayýnda,
Çöken on iki burç!
Yerin dibine geçen, Taberiye gölü!
Ateþ perestlerin, asýrlardýr yanan ateþinin sönüþü!
Bütün bunlar.
O yavrunun dünyaya geliþindeki oluþ!...
………Yine o dem,
…………Kâbe de ki bütün putlarýn,
……………………….Yüz üstü düþüþü!...
Allah Resulünün amcalarýndan, Ebu Leheb!
Nesep yönünden, Nur koluna bitiþik, amma!....
O nur’a çektirdi el aman.
…………Küfrün timsali!
…………….O en büyük dâvaya!
……Onun dâvasýna, en büyük düþman!
Dipsiz küfür ummaný içinde,
……..Kaynayýp duran, lanetli insan!...
Yüce Mevlâ buyurur.
“Ölüleri yaratmak mý zordur?
Yoksa gök yüzünü yaratmak mý?
Onu ancak Allah inþa etmiþtir.
Biz, semanýn (ayrý ayrý olan maddelerini,)
Bir araya getirip, bina olarak yükselttik.
Gecesini karanlýk,
Gündüzünü aydýnlýk yaptýk.
Semadan sonra, yer yüzünü yaydýk.
Yerden, pýnarlar fýþkýrttýk.
Otlarý, bitkileri çýkarttýk.
Daðlarý, yerli yerine koyduk.
Bütün bunlarý sizler ve
Hayvanlarýnýz için yaptýk.” ( Naziat 27-33 )
Ýþte bu dünya,
Yokluk ve gizlilikler âleminden var oldu.
Gök yüzü böylece vücut buldu.
Nur-u Nebi,
Arþ üzerinde cevelân ediyordu.
Yüce Rab Meleklere,
Secde edin buyurdu.
Melekler bu Nur’a, secdeye vardýlar.
Yaratan’a boyun kýrdýlar.
Utandýlar, utanarak sordular.
-“Ey Rabbimiz:
Huzuruna bizden yakýn,
Hizmetine bizden hazýr,
Ýbadetine bizden sadýk,
Baþka kullarýn var mý?”
Bir nida ulaþtý Rab’den onlara:
-“ Evet var!
O, gördüðünüz Nurdur.Nur’u Muhammedidir.”
Melekler:
-“Amennâ! Ve saddâknâ!..
Ýnandýk ve iman ettik!
Onun tek olduðunu bildik,
Senin emrine baþ eðdik!
Yarattýðý her þeyi, ‘OL’ emriyle buyurdu!
Resulün pak ruhunu, ta ezelden duyurdu!
Çöle inerken nuru, aydýnlattý bu yurdu,
Veren de O alan da , varlýk Onun vesselâm…
Onunla þeref buldu, aydýnlandý kâinat,
Akþamýn karanlýðý, zifir geceye inat.
Iþýl, ýþýl donandý, bak semaya kat be kat!
Yer Onun, gökler Onun, varlýk Onun vesselâm.
Gün guruba dolandý, ay geceye salýndý,
Gecenin karanlýðý, yýldýzlarla delindi,
Faili meçhul deðil, kim olduðu bilindi,
Kudret de O, kuvvet de, varlýk O’nun vesselâm.
Yüce Allah hikmeti, rahmeti kalbe eker,
Dileyince söyletir, dil onu dýþa döker,
Vakit tamam olunca, caný bedenden söker,
Kimi refahtan ölür, kimi dertten vesselâm.
Ýnsanýn deðer ölçüleri,
Bakýþý, tavrý ve düþüncesi,
Ne olursa olsun,
O Peygamberi anlatmaya yetmez.
Zira O,
Yer yüzünü yeniden dizayn etmek,
Yeniden donatmak,
Ýnsanlýða, yeni ufuklar açmak üzere gönderilen,
Müstesnâ bir ruh!
Müstesnâ bir kabiliyet…..
Onu takdir’e,
Onu övmeye kimin gücü yeter.
Ancak Onun hali,
Onun deðeri, bizim sözümüzü güzelleþtirir.
Bizim ifadelerimizin,
Ona kazandýracaðý bir þey yoktur.
Kim ne yazýyorsa yazsýn,
Ayný duygu ve düþünceler deryasýnda dolaþýr,
Ama farklý cümlelerde ifadesini bulur.
Rüya ve hayallerimizi,
Edebimizi ve ahlâkýmýzý,
Onunla süslüyorsak!
Onun nur cemâliyle aydýnlanýyorsak!
Turnayý gözünden vurduk demektir.
Bu duygu ve düþüncelerle yola çýktým,
Tüm Peygamberleri anlatmaya niyet ettim.
Sevgi ateþini tutuþturdum.
Hac yoluna düþen karýnca misâli,
Bu yola baþ koydum, Allah utandýrmasýn!...
Dünya ve ahiret dengesine
Peygamberler açar kucak,
Getirdikleri ölçülerle insan,
Aþýrýlýktan kurtulup doðruyu bulacak.
Demek ki,
Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa,
Yaratýlýþýn evveli ve âhiri….
Süleyman Çelebi mevlidinde:
“Hak Teâlâ çün yarattý Ademi,
Kýldý Ademle müzeyyen âlemi.
Mustafa nurunu alnýnda kodu,
Bil, Habîbin nûrudur bu Nûr dedi.
Erdi Ýbrahim-ü Ýsmail’e hem,
Söz uzanýr ger kalanýn der isem.
Ýþ bu resm ile müselsel muttasýl,
Tâ olunca Mustafa’ya müntekil.
Geldi çün ol rahmeten lil âlemin,
Vardý nur, anda karar etti hemin.”
Bu durum, Hz. Âmine’nin ve, Hz.Ýbrahim’in tevhidini,
Hz. Yusuf’un güzelliðini, Hz. Musa’nýn mucizelerini,
Ve de Hz. Ýsa’nýn, hayat bahþeden nefesini taþýyan,
Peygamberler serverine, hamile olduðunun delili idi!.
Ne papazlar ne de ruhbanlar gibi,
Dünyayý terk edip, manastýrlara çekilecekler,
Ne de her þeyleriyle dünyaya baðlanýp, ona kul köle olacaklar.
Orta yolu bulup yaþamayý yeðleyecekler.
Bu da ancak, vahyin aydýnlýk dünyasýnda, elde edilebilirdi.
Yoksa akýl ve vicdanla, böyle bir denge kurulamazdý.
Kur’an-ý Kerim, bu dengeyi þöyle anlatýr.
”Allah’ýn sana verdikleri ile,
Ahiret yurdunun peþinde ol,
Dünyadan da nasibini unutma!
Allah’ýn, sana ihsanda bulunduðu gibi,
Sen de, ihsanda bulun.
Yer yüzünde fesat peþinde olma,
Þüphesiz ki Allah ,
Bozguncularý sevmez.” (Kasas 77)
Bu Ýlâhi dengenin bir tarafýnda, Rabbin nimetlerini,
Anlat da anlat, diyen ideal kefe,
Diðer tarafta, Yemin olsun o gün, bütün nimetlerden sorulacaksýnýz.
Diye ikaz dolu olan kefe…Ýþte muvazene,
Ýþte aranan denge…
Yüce Allah’ýn Ýsa (a.s.) la
Peygamberimiz Hakkýnda Konuþmasý;
Yüce Allah, Ýsa Aleyhisselâm’a:
Ey ÝSA!
Senden sonra, öyle bir ümmet getireceðim ki;
Ýlimleri, þefkâtleri olmadýðý halde,
Sevdiklerini gördükleri zaman onlar,
Hallerine bakýp hep þükredecekler!
Sevmedikleri olduðu zaman da,
Hallerine hep sabredecekler.
Ecirlerini de, benden bekleyecekler dedi.
Ya Rab’bil alemin!
--Onlarýn ilmi þefkatleri olmazsa, nasýl böyle davranabilecekler?
Ya Ýsa!
--Onlara þefkatimden kendi ilmimden
Ýhsan edeceðim diye buyurdu.
Yüce Allah’ým!...Iþýða hamile,
Kapkaranlýk dünyada…
Umutla bir bekleyiþ, âlemde…
Müjde dolu akisler var ufukta…
Tavsiyeler,Tavsiyeler dolaþýyor dillerde.
Koþun,Koþun O’na,
Zuhur eder etmez bütünleþin,
Bütünleþin Onunla, Onun nuruyla…
Yüce Allah buyurur:
“Ýnkâr edenlerin iþleri,
Engin çöllerdeki serap gibidir.
Susayan kimse onu,
Su zanneder.
Fakat oraya geldiðinde,
Hiçbir þey bulamaz.
Orada Allah’ý bulur,
O da hesabýný görüverir.
Veya;
Engin denizin,
Karanlýklarýna benzer,
Onu üst üste dalgalar,
Dalgalarýn üstünü de bulutlar örter.
Karanlýklar üstünde karanlýklar,
Ýnsan elini uzattýðý zaman,
Nerede ise onu bile göremez.
Allah’ýn nur vermediði kimsenin,
Asla nuru olmaz.” (Nur 39-40)
ÞEKÝL VE ÞEMAÝLÝ
Allah’ýn son resulü, Muhammed Mustafa,
Yaratýlýþça, ahlâkça, bütün insanlarýn,
En güzeli en mükemmeli!..
Allah onu övmüþ yaratmýþ,
Bütün uzuvlarýný mütenasip kýlmýþ,
Endamý lâtif, cildi ipekten zarif idi.
O, Allah sevgilisi,
O, ufuk peygamber,
O, gaye insan,
O, Varlýðýn tacý……
Karþýmýzda insan oðlunun En güzeli var.
Boyu, uzunla orta arasý…
Her uzvu arasýnda, göze görünmez,
Bir terkip sýrrý belirten endam…
Kâinat’ýn efendisinde,
Þekil ifadelerinin, en týlsýmlýsý, ahengi bir birine denk.
Baþtan aþaðý ahenk.
Kirpikleri uzun,
Gözleri kara,
Ýki kaþ arasý açýk,
Buðday tenli, gül yanaklý,
Mübarek yüzünde, nur parýl parýldý!...
Diþleri inci,
Gülünce güller açardý.
Teninin kokusu misk-i amber saçardý…..
Saçlarý ne tam düz, ne de kývýrcýk,
Omuzlarýna kadar uzun idi.
…Ne ipek,
……Ne çiçek,
………Hiç bir cinsin,
………..Esrarlý terkibinin,
………….Yetiþemeyeceði ,
……………….Bir cilt yapýsý.
…………………Hafif kýrmýzýlýk,
………………Pembelikle karýþýk beyaz!
…..……………Tarif edilmez beyaz.
…………………Yakýcý güneþ’in, fazla kanýn tesiriyle,
……….………….Hafif esmer ve kýrmýzýya çalan,
…..Nurani bir beyazlýk!..
Bu beyazlýðý, ne fildiþi, ne gümüþ,
Ne has ekmek ne de ak buðday anlatabilir…
..Ben beyaza hayraným,
…..Beyaz temiz, beyaz saf,
…..….Beyaz arý!...
…….…..Bak nasýl da boyuyor,
………..….Baharda bozkýrlarý!...
Beyaz can, beyaz canan güler erik dalýnda,
Karda kýþta tozutur, söyler hasret türküsü,
Þeref iffet namustur, destandýr her alýnda,
Beyaz dostluk çaðrýsý barýþtýrýr her küsü.
Beyaz bulutta serin, yaðmurda karda arýk,
REnk cümbüþünde hoppa, birazcýkta þýmarýk.
BaYram gününde sevinç, neþe bayram yerinde,
ÞafAðýnda günaydýn, günaydýn göz ferinde,
BeyaZ her zaman güzel, son evin mermerinde.
……Beyaz oyada sabýr, kahkaha papatyada,
………Beyaz pamukta ýlýk, sedefte nurdan oda.
…………Mahyalarda bir dua, mabette huzurdan iz.
……………Beyaz ana sütünde, Meryem’de daha temiz.
Âlemlerin uðruna yaratýldýðý,
O yüce peygamber’in baþlarý büyük,
Bu muhteþem kafa! Fikir ve bütün insanlýðýn,
Takip edeceði yola ait, Plânlarla dolu, belki çekilmez yük!
Mukaddes muhafaza.
.Hârikuladeler hârikuladesi…
………Bu baþý çevreleyen,
…..Kulak memelerine kadar uzayan,
…………Zümrüt saçlar!
……………Ne tam kývýrcýk, ne tam düz.
Bu saçlardan çýkan râyiha, koku saçan ne varsa,
Hepsinin rüyasý….
…..Açýk bir alýn, bu alýn yanýnda,
Kartal yuvasý, Serçe tüneði bile deðil!...
Hiçbir mabedin cephesi,
Bu kadar heybetli olamaz.
Kaþlar ince uzun,
.Uçlarý hafif açýk aralarýnda bir damar,
Öfkelendikleri zaman, kabarýr bu damar.
Sakinleþtiði zaman, kaybolur.
Gözleri büyük ve siyah,
Bir çift siyah incinin üstünde!
Dünyalarýn kurtuluþuna kefil bir þule!….
…..Gözleri etrafýnda, hafif bir pembelik,
………....En güzel gözle,
……… Göz zeminini tamamlamýþ!...
……………...Ýlâhi esrar…..
.En ileri haddine kadar gören gözler!
……….Gökler kadar dipsiz,
………….. Zýt tarafý da, görmeye mezun!...
Ama’larýn gözünü açan, Ýsa peygambere karþýlýk!
Kör insanlýðýn kalp gözünü, Açmaya gelen son Resul….
Ve ona mahsus gözler!.....
Hiç bir aðýz ve diþ, Bu kadar güzel olmadý!
Kývrýmlarýn en vezinlisi, Fevkalâde bir aðýz!
Hafif seyrek, Nurdan yontma, Pýrýl pýrýl diþler.
Ölçülü, uzun bir boyun,
Göðsünün tam ortasýndan,
Göbeðine kadar,
Tek çizgi halinde kýllar.
…….Göðsünde baþka kýl yok!
……….Ýþte bu çizgi,
…………Allah resulüne ait, (Þakký sadr)
……….Göðüs yarýlmasýnýn delili….
……….Baldýrlar çok zarif,
………….Belirleyici nispette ince,
……………..Arþa basan ayaklar büyükçe,
…………………Eþsiz asaletini besteleyen,
…………………….Parmaklarý zarifçe!….
Diyordu ki;
“Kardeþim Yusuf benden beyazdý,
Fakat ben ondan güzelim!”
Allah ona dedi ki;
“Sen büyük bir yaratýlýþ üzerindesin”
Nur yolunun fýþkýrýr noktasý,
Derinlik ve incelik madeni…
Hazreti Fatýma;
Babasý ve Allah’ýn sevgilisi
Muhammed için diyecektir ki:
“Yusuf’u,
Gördüklerinde,
Ona hayranlýk duyup,
Ellerini kesmiþ olanlar,
Eðer gördüklerimi görselerdi,
Göðüslerini parça parça ederlerdi.”
Allah’ýn sevgilisi, sevgili Peygamberimizi anlatmaya ne zaman yeter, ne de dil!.....
Bunu burada keserek, Peygamberliðinin müjdesi olan ilk vahiyden birazcýk söz edelim.
Hýra Nur tepesinde Cebrail a.s. getirdiði vahiy þöyle diyordu.
DEVAM EDECEK
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.