LE ROUGE ET LE NOIR
Eskiden bir bahar vardý, lavta ve arp,
düþmezdi elimizden Le Rouge et Le Noir;
üþürdü kadýnlar, ellerimiz eldiven,
atkýydý kollarýmýz engerek soðukta,
karakýþýn ardýndan çözülürdü yumak:
Tuz ve tütsü, kül ve duman, kelimeler,
sesler ve týnýlar ve gece: Gecenin
sonunda ýþýk vardý.
Le Rouge biraz daha kanadý sonra,
Le Noir koyuldu biraz daha: Ayný
çýplak at gelip sýrtýna aldýydý zamaný.
Bir soru sorulsa, yanýt yerine yeni
bir soruydu aðzýmýzdan çýkan,
maðrurdu yüzümüz hala, ama kopmuþtu
bakýþýmýz bizden: Ufukta seyreden
dümensiz gemilerdik, bekliyorduk
fýrtýnanýn çökmesini üstümüze.
Sancýlandýk böylece ve doðurduk yýldan
yýlý: Erkekler suskun ve kavruktular,
bir düþün pesinde yenik. Sokulmuþtu
aðýr aðýr kurduklarý i mge aðý, çatlaktý
sisli gözbebekleri. Kadýnlar mý getirdi
bu korkuluklarý, bu bürümcükten erken
doðum kefenini, onlarla mý büyüyüp
kurudu diktiðimiz aðaçlar? Eskiden
bir bahar vardý, eskiden içimizde
baþlayan.
Jim Morrison, Hendrix ve John Lennon
yoktu artýk; yoktu ``Göðe Bakma’’ duraðýnda
þemsiyesiz bekleyen yaðmur kadýnlarý.
Herkes bir 35 yaþ þiiri yazdý kendi
eksik hayatýndan, feþedeceðimiz dünya
inanýlmaz bir hýzla geçmiþe doðru
kaydý: Üþümüyordu kimse þimdi,
yanlýþ koruda düdük çalýyordu bekçiler.
Eskiden bir bahar vardý, flüt
ve keman, Le Rouge biraz daha kana,
koyul biraz daha ey dipsiz Zaman.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.