görgü þahidinin görgüsünden alýntýdýr;
olay þöyle geliþir
iki nokta
yer soðuk kýþýn tam da en bilindik yerindeydi Hakim Bey,
kar yaðýyordu baktýklarý sokaða
onlar susuyordu en sus yerlerinden
kahvaltý masasý devrik cümleler gibi
boþuna yer iþgal ediyordu
kýz aðlamaya meyilliydi Hakim bey,
gözlerinde geceki yokoluþlardan
bir demet hüzün taþýyordu.
adam elleri masaya dayalý pus olmuþtu
oysa ne çok konuþmamýþtý gece
"buraya kadarmýþ" demeden önce.
sigarasýndan derin bir nefes aldý adam Hakim Bey,
kurþun aðýrlýðýnda bir göç baþladý aralarýnda
adam uzanýp kýzýn narin eline dokundu
dokundu da kýz elini çekti mi göremedim ya
ama gördüðüm kýzýn gamzelerine
soluk güller yerleþtiðiydi
seviyorlardý onlar birbirlerini Hakim Bey,
hani severken ayrýlanlar
çok þey konuþmak ister gibi yapýp
susarlar ya sustuklarýna
ayný öyle bakýþtýlar göz göze
sakince el ele tutuþup
kalpleri birbiri için atarken durur mu hiç Hakim Bey
durdu valla’
ben þahidim Hakim Bey
kýz aðlýyordu o sabah
adamýnsa gözleri ufka kaçmýþtý
soðuk çayýn ise umurunda deðildi
aþký vurdular gördüm Hakim bey,
aþký aþkla vurdular!
gereði düþünüldü;
dönmeyeceði haberi gittikten sonra alýnan adam için
mülteci gecelerine her dem pusu kurulup,
"biz" kelimesinden onlarca kere yakalanmasýna...
syrus