fecrin dip noktasýnda aþk-ý nâlân kelebekler yaðmuru tutmuþ puslu rüzgâr kadar yüklü zaman zincirlerine balyoz indirirken mahþerin dört atlýsý uzayan gölgelerin kucaðýndan havalanýr budala kargalar...
.....
derin çizgilere boyadýðýn ay sýrmasý yüzünü sýr küpü aynalara asarken eskittin askýsýndan çýkarýp aldýðýn her bir elbise köhne hüzünlerinden sana yadigâr... giydiðin her ayakkabý günlerin aðýrlýðýndan daha bir cüsseli...
yüz sürdüðün renklerin tonlamasý gri siyahken badanasý tutmayan duvardýr ruhun akarsýn ziyan zebil ... oluðu kýrýk pýnarlar gibi yudumladýðýn acýlarýn telvesi karýþýrken terine kýrýk bir fincan sapýna süzülür renksiz sessizliðin ve terk edilmenin utancý... her gün sokaðýn itilmiþliðine býrakýr kendini…
göðe yükselen katedralin sivriliðince özgürdür ýþýðýn elvin dokunuþlarý... en çok melekler gülümser açýlýrken binlerce küçük pencere gözlerinden yine de aldýrmaz içindeki þahmeranýn kývrak çýðlýðý sus! sus!... dedikçe aklýnýn melekeleri dilinde doðrulur keskin uçlu kelimeler...
metruk þatolarýn yarasalarýna benzer göðünün sim tutan yýldýzlarý metalik þarkýlarý yüreðine indiren… dikenli takýlara dolanan bileklerin, kýzýl þafaklarýn ulakçýsý gözyaþlarýnýn tuzunu içen kýrmýzý rujlu dudaðýndan hep nedensiz dökülür ölü serçeler...