göðüs kafesime sýðýnan gök gözlü serçe, senin gibi benimde kanatlarým kýrýk...
“her þey paylaþýmdan ibaret paylaþýldýkça büyür mutluluklar paylaþýldýkça azalýr acýlar” dediler ya yalnýzlýk... ya paylaþýlamayanlar
görüyorum... büyüdükçe yalnýzlýklar, eksilen küçülen yanlarýmýzý çoðaldýkça karanlýklar, gitgide kör noktaya dönen aydýnlýklarý dengesiz bir terazide boðulan hýçkýrýklarýmýzý...
“yok yalan" " yok inanma" deme bana dost bildiðim aynalar bildiðim tüm gerçekler acý! okuduðum tüm hikayeler yalan!
gözlerime yansýyan kýrýk dökük gölgeler ve kopuk isyanlar... ezik bir suskunluðun nedametinde yitik insanlar suretli bedenlerin suretsiz ruhlarý...
korkum ... kendime açýlan kapýlardan geçmek deðil sýrat köprüsünden dörtnala geçen kýyamet atlýlarýndan zafiyet teorilerinden... korkum melek yüzlü iblislerden masum canlara uzanan kirli ellerin kanlý parmaklarýndan süzülen ölüm þerbetini içmekten hatta kabuslarýmdan...
“yok yalan “ “devran dönecek yeryüzünden kötülük silinecek “ deme inanmam!
gördüðüm vahþet tam bir kördüðüm kim çözecek sömürü denilen örümcek aðýnýn sýrlarýný hangi tarantula vazgeçecek kelebek kanýný emmekten hangi celladýn elleri cennetten çiçekler toplayacak
biliyorum... gökyüzünün neden grileri giyindiðini yaðmurun neden mütemadiyen aðladýðýný...
haydi þimdi sýrlarýmýzý bir bir dökelim kusalým mý içimizin tortularýný var mýsýnýz?