Susuz çöllerde su aramak;
Benim kasvetle örülü dünyam
Ve ben,sadece bir kuruþa
Ömrümün tüm güzelliklerini satýyorum
Yozlaþmýþ kafalardan ise tiksiniyorum
Kurduðum hayaller;
Bir pazartesi sendromunun arka planý.
Kýskançlýkla geçmiþ bir asrýn ise
Son demlerini yaþar gibiyim
Susuz býraktým tüm çiçekleri
Doðru;yaðýz atlarýn ölümünü seyrettim
Durduramadým vahþi pençelerin çýðlýklarýný
Belki bir umut gelir diye tarihten,bekledim
Ölümün açtýðý yaralara merhem
-o da es geçti beni- nafile!
Kurþun dökülen nazarlarýn boþ lakýrdýsý gibi
Kurþunlar sinemi delip geçmiþti yine.
Mecnun benden öðrendi; su nasýl içilirmiþ?
Yarý kýrýk bir testinin suyuydu oysa benimki
Yarý çamur, yarý toprak...
Ölümle bir yaþama uðrunaydý hepsi
Ama serçeler bu senaryoya dayanamadý
Kurudu sonsuzlarýn hiç ulaþýlamayan kavgasý
Su; kalemden dökülen mürekkep gibi
Geziyor,tüm kývrýmlarýnda hayatýmýn
Suyu sahiplenemedi bendeniz bir türlü
Ama sýrf Aðrý’nýn eteklerinden
çaðrýlsýn diye adým,
Onu da kabulleneceðim, kýyasýya
Kýyasýya kuruyacak gökyüzü
Kýyasýya solacak güzellikler
Ve bir gün,çaðlayanlar hapsolduklarý
Kayalardan "MERHABA" diyecek gökyüzüne
Ve adým kalacak yeþilliklerin üstünde