Yörük muhabbetinde, kelâma bal katýlýr;
Arada bir “Celil’in Oðlaðý” anlatýlýr!
Erdemli kazasýnda yaþanmýþtýr bu olay;
Yüz yýldýr zihinlerden çýkmamýþ, dile kolay!
Keçi sürüsü vardýr, bizim meþhur Celil’in;
Ýzini sürer durur, yaylanýn ve sahilin…
Yüksekyurt Yaylasý’nda, sürüye kýran girer,
Dev cüsseli tekeler, kýrýlýr birer birer!
Bir baytar çaðýrýrlar, biraz kurtulur sürü;
Lâkin hiç teke kalmaz, bu salgýndan ötürü!
Celil Bey ve obasý, develere binerler;
Sürüyü de alarak, Limonlu’ya inerler!
“Teke katýmý vakti” gelir çatar sonunda;
Sürünün tekesi yok; çaresi yok onun da!
Celil Bey sürüsünü otlatýrken ormanda;
Üç beþ geyik tekesi çýkagelir o anda!
Geyikleri görünce, Bey saklanýr tepeye;
Keçiler de memnundur, gerek kalmaz tekeye!
Yaklaþýk dört ay sonra, artýk karakýþ girer;
Celil’in keçileri, yavrular birer birer…
Mart gelince oðlaklar yaprak yemeye baþlar;
Ev hanesi “yaylaya göçsek” demeye baþlar!
Celil yollara düþer, develeri kolunda;
Keçi oðlak karýþýk; sürü yayla yolunda!
“Tilki Adam Astýðý” engebeli, derince;
Oðlaklar firar eder uçurumu görünce!
Celil Bey oðlaklarýn ardýndan son kez bakar;
Feryat eder, baðýrýr, figaný daðlar yýkar!
Herkes iyi anlamýþ olayýn mânasýný;
Babasý geyik olan, dinler mi anasýný?
Sürün yavrusuz kaldý, delir Celil’im delir!
“Oðlak gibi daðýldý!” deyimi burdan gelir!
Halil GÜLÞEN