MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

LEYLÂ-I MECNÛN
M. CÂN GÜNDEDE

LEYLÂ-I MECNÛN






“Ruhum vuslatýn sahilinde seraba âþýk olur
Hasretin sahrasýnda nefsim ile bin cenge durur”






I


Çöl gecesi, bütün yýldýzlarýyla lacivert bir þal olmuþ
yeþil vahanýn üzerine örtülüvermiþti.
Gün boyu yakan sýcaklýk soðumuþ
tatlý bir meltemin kanadýna konuvermiþti.

Kumlarýn yumuþaklýðýna serilen yataðýnda,
üzerine çekip bol yýldýzlý geceyi
uyumaya çalýþtý,
uyuyamadý Kays.
Çadýrýndan çýktý;
kumlar ayaklarýnýn altýnda…
Az ötedeki pýnar ninnisiyle uyuturken geceyi,
develer çökmüþ yarý uykulu, atlar huysuz,
yapraklarýn hýþýrtýsýnda gönüller huzursuz.

Kays, ellerini pýnara daldýrdý,
serin sular ellerinde kaynadý.


Ýleride, aðaçlarýn altý daha bir kuytu, daha bir karanlýk.
Oda ne! Kýmýldayan bir gölge mi
ya da vehim mi?
Gözlerini iki ok gibi gecenin böðrüne saplayarak
aðaçlarýn yanýna varmýþtý ki
birden doðruluverdi bir dilber, endamýnda zarafeti…
Kays, göleðinde binlerce yýldýz þavký yakamozlanan
bir çift siyah gözün ýþýltýlý gecesini gözlerine içirirken
teni rüzgâr yemiþ göl suyu gibi ürperdi.
O gözler…
O gözler ki, enginliðinde bin kadýrga batýrýr
alýp adamý götürür.
O gözler ki, yol gösterir yolsuzlara,
her ýþýltýsýnda bin yolcuyu yitirir
o gözler ki, çorak gönül sahralarýnda sevda filizi bitirir,
âb-ý hayatý içirir ona bakan gözlere.
O gözler ki, anlatmaya hangi dil söz yetirir.

Donup kaldý Kays,
yüreðine ilk ateþi yerken ürkek konuþtu:
- Ey gecemi aydýnlatan güzel adýný baðýþlar mýsýn?

- Leylâ derler bize…
Gecenin karanlýðýný layýk görmüþler ismimize.
Peki, senin adýn nedir?

- Benim adým Kays’týr ki sükûtu tembihlemiþler ismimize.

Leylâ’nýn çöl gecesi ýþýl, ýþýl gözlerine daldý Kays,
o gözlerde kayboldu:
- Neden, neden çýktýn karþýma?
Þimdi gönlümün ateþini söndürecek su var mý bu vahada?

- Senin ateþini söndürecek olan su benim.

Titriyordu Kays, titriyordu Leylâ.
Titriyordu aðaca yapýþan yapraklar,
titriyordu pýnarý terk eden sular.
Sustular, konuþma sýrasý þimdi gözlerdeydi,
gözlerden de gönüllere geçecekti.
Bir süre bakýþtýlar,
gözlerine birbirlerini yudum yudum içirdiler
ve içtikçe arttý susuzluklarý…

- Seni seviyorum, dedi Kays.

- Seni seviyorum, dedi Leylâ.



Kays, daha önce hiç bilmediði duygularý
yüreðine alarak çadýra döndü,
uzandý ama uyumak ne mümkün,
ne yana dönse Leylâ’nýn bakýþlarý,
o bakýþlar ki ele geçirmiþ kalbini,
silivermiþ tüm benliðini:

Mecnûn’um, eririm aþkýn özünde
bir bilsen neler gizlidir Leylâ sözünde
Mevlâ’yý görmüþüm Leylâ gözünde
sen benim gördüðümü görebilir misin?
Görebilir misin ah Leylâ?


Ya Leylâ;
Zavallý Leylâ, kurumuþ bir kelebek kanadý gibi
pul pul döküldü,
lime lime çözüldü,
ateþle valsinin ilk ritmik adýmlarý yürürken yüreðine
eriyip daðýldý sanki:

Leylâ’yým, aþkýn harmanýyým ben
kaderin kapkara fermanýyým ben
gönül yarasýnýn dermanýyým ben
çýk sineme diyar diyar gez beni.
Diyar diyar gez ah Kays..



Ýki can bir beden olmuþ iç içe.
Aralarýndaki mesafe vahalar arasý kadar yakýn,
bir nefes kadar uzak…



II


- Gözlerimde ne görüyorsun a güzel? Diye sordu Kays.

Leylâ bir hazan yapraðý gibi titriyordu:
- Leylâ’yý görüyorum Kays lakin seçemiyorum…

- Ne olur söyle! Gördüðün nedir?

Leylâ, çýðlýk atarak gömdü baþýný Kays’ýn göðsüne,
hýçkýrarak aðlýyordu.

Bir çaðlayan gibi simsiyah akan saçlarýný okþarken yine sordu Kays:
- Gördüðün cemali bana da göster. Nedir gördüðün?

- Seçemiyorum… Seçebildiðim kadarýný bile hangi akýl idrak edebilir,
hangi dil lafsa getirebilir?

Bedenin, baktýkça hülyâ görünür,
gözlerinden iki dünya görünür,
yüzün özge bir Leylâ görünür,
sen Leylâ deðilsin, nerede Leylâ’m?




- Gitmem gerek Leylâ…

- Gidiyor musun? Unutma beni,
varacaðýn Leylâ aþkýna unutma beni.

- Leylâ’yý senin gözünde gördüm Leylâ
nasýl unuturum seni? Unutsam bile
senin gözlerinde beliren ulu sevdanýn sahibi
hiç unutur mu seni?
Haydi, hoþça kal sevgili;
sen de gayret et biraz
arayý çok açma, çabuk gel emi?

- Git Kâysým git, Leylâ’ ya git…
Aþk derdiyle zayýflamak, gönül sýhhatine delalet deðil mi?
Bu sevdada tükeniþ aslýnda var oluþ deðil mi?
Nûn gibi eðilmedikçe,
elif gibi incelmedikçe,
gönül kapýsýndan girebilir misin?






III



Güneþin tavasýnda kavrulan çölün
Ýçine attý kendisini Kâys…
Tutuþan kumlarýn üzerine bir serinlik oldu
baþý açýk, yalýn ayak bir o yana, bir bu yana
rüzgârda savrulan yaprak gibi
düþe kalka koþuþturdu durdu.
Sonra bir ses duymuþ gibi sakinleþti,
etrafýna bakýndý, koca sahra alabildiðine uzayýp gidiyordu.
Göze görünen ne bir vaha, ne bir kervan, ne de bir karartý…
Her taraf kum, her taraf ateþ üfleyen boz sarý sýcaktý.

Kays, gözlerini bir noktaya dikti:
- Leylâ!... Leylâââ!.. Diye haykýrdý
ve deliler gibi baktýðý yöne koþmaya baþladý,
koþtu, koþtu… Ama nafile;
koþtukça Leylâ uzaklaþtý.
Sonunda bitap düþerek yere yýðýldý.

Böyle ne kadar kaldý bilinmez.


Birden garip bir uðultu
ve bir kasýrga koptu,
çöl tepeleri, toz bulutundan görünmez oldu,
hortum, kuru dikenleri, kumlarý bir bir içine yutarak
çöl ummanýnda bir girdap gibi dönerek yükseldi,
bir vaveyla koptu:
- Leylâââ!... Bu ses büyüdü, büyüdü, engin sahrada
Ve yankýlandý geniþleyerek baðrýnda:
- Mevlâââ!...

Sesin heybetinden cümle hayvanat deliler gibi
bir yerlere doðru koþuþturdular.
Yine o sahra hiçbir þey olmamýþ gibi
sessiz ve alev sýcaklýðýný giyindi.
Mecnûn sanki bu çöllere hiç uðramamýþtý.
Leylâ sanki bu vahalarý hiç dolaþmamýþtý.
Ne bir ayak izi, ne de onlardan bir eser kalmýþtý.
Niceleri baðrýnda gezdirmiþ çöl,
þimdi sessizliði uðuldamaktaydý.

Sessizliðin ardýndaki sese vakýf olanlar
dillerine alýrlar ve söylerler:

“ Bu dünyadan çöz artýk beni
al benliðimi, göster bana seni
görebilsin gönlümdeki göz beni

Hem saadetim hem üzüntüm sensin
aþkýn belâ ise ver belâ

Bir damla yeter, deryayý neyleyim?
Gerçeði ver, hülyayý neyleyim?
Yandým! Yandým!
Senden özge Leylâ’yý neyleyim?

Kavuruyor þimdi gönlümdeki Kerbelâ
aþkýn belâ ise ver belâ”


Ve kýyamete kadar söyleyecekler…
Aþkýn belâ ise ver belâ…

Leylâ…

















Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.