Çok oldu býrakalý topacý,
Ne zamandýr uçurtmam yok elimde,
Yolladým onu gökyüzüne,
Gezsin, dolaþsýn diye…
Çocuktuk bir zamanlar;
Tozlu yollarda yayan yürürdük hep,
Keçi otlatýrdýk Toros yaylalarýnda.
Akþam ayazlarýnda üþüdüðümüzde,
Geven yakýp ýsýnýrdýk.
Zevkli olurdu doðrusu!
Büyüklerimiz, ekin biçerlerdi imeceyle,
Gerim-geçim konuþurdu onlar.
Biz ise çocuk dünyamýzda;
Çocukça yaþardýk çocukluðumuzu.
Bizi ilgilendirmezdi geçim derdi.
Para, pul muhatap deðildi çocuklarla.
Ama sevdamýz vardý küçücük yüreðimizde.
Ya komþunun Ayþe’sine, ya muhtarýn Zeynep’ine
Kaptýrmýþtýk gönlümüzü.
Yani bizim küçük kalbimiz,
Büyük sevdalarý yüklenmiþti
Vay be!
Bilye oynarken sokakta,
Yahut topaç çevirirken neþeyle…
Türküler söylerdik daima.
Böðürtlen yerken siyahlaþan dudaklarýmýzdan,
Sevgi sözleri çýkardý küfür yerine!
Çocuktuk o zamanlar;
En çok þekeri severdik.
Bayram geldiðinde,
Yüzü peçeli ninelerin, nur yüzlü dedelerin
Ellerini öperdik, þeker versinler diye.
Þekeri alýrdýk da;
Elleri neden bastonluydu, neden aktý sakallarý?
Bunlarý anlamazdýk. –Çocuktuk ya-
Onlarý ölmez sanýrdýk.
Sonra, kayboldular; anlamadýk!
Anlamadýk ve aðlamadýk.
Yalnýz büyükler aðladýlar.
Dedim ya iþte,
Çocuktuk o zamanlar!
Halil Gülþen