Ýklimi çorak bir mevsimdeydi zaman Yoktan anlamayan bir gece daha devleþiyordu Ben devrilirken geceye…
Soðuk bir duvara düþüyordu baþým üþürken ve Akýbeti belli olmayan bir uçurumdan salýnýyordu düþlerim Düþen düþene…
Atlas çiçeðine saplý hüzünler asýlý kalmýþken dudaklarýmda Düþlerimle birlikte yuvarlandým bir gece düþler mezarlýðýna…
sisli ve renksizdi her yer Ölü umut kokusuna sarýlmýþtý renkler istiflenmiþti tabutta bir bir gündüzler... siyah ve gri raks ediyordu sahnede acý , hüzün el ele mutluluða çizgi çekiyordu zevkle ve üþüyordu olmamýþ ham düþler düþler mezarlýðýnda…
Ali’ nin alamadýðý bisiklet duruyordu yaný baþýnda çocukluðundan kalma bir þekere yapýþmýþtý yokluk... Emine’ nin çeþme baþýndaki güðüm dolusu aþký duruyordu az ilerde... masum bir meleðin anne özlemi defnediliyordu ve yine gerçekleþmemiþ bir düþ daha can veriyordu ana kucaðýnda… düþler mezarlýðýnda...
yüzü olmayan bir çocuk beliriyordu hiç olmayan ve görmeyen gözlerle bakýyordu etrafa saflýðýna aldanýyordu yýllar ve bir de tükenen uçan balonlara baðlý umutlar…
ucu bucaðý yoktu kimsesizliðin her cinsten her gözden her þehirden damlýyordu saðanak saðanak düþler...
tövbekar, çilekeþ, hain, zalim ,masum ,ezik kimi az kimi çok ama ne olursa olsun fikirsizce düþleniyordu öylece düþler...
kapanlara sýkýþmýþ aðlamýþ,yarýlmýþ kanamýþ düþler ýslak acýlar ve ekmek arasý yaðmalanmýþ düþler …