Aþkýn heyecanýndan titreyen sesi ile, Zamanýn ötesine muhacirler seslenir. Ayrýlýðýn koynunda vuslat hevesi ile, Bir yalnýzlýk içinde ne þiirler süslenir.
Damla damla dökülür, el-ayak çekilince, Gözlerden de habersiz, her gece kanlý yaþlar. Kalem, kendinden geçer; aðlar, hýçkýrýr hece, Duyulur satýrlardan, çaresiz yalvarýþlar.
Azaba azap olan öksüz ve yetim bu ses, Gönlünden yaralanmýþ birinin azabýdýr. Evvelce bir zamandan haberi olan herkes, Bilirler ki; bu ancak ruhun ýzdýrabýdýr. Þu Necati hakirin derdi baþýndan aþkýn Dayanamaz hasretin þiddetine Efendim Seni bilmeyen kiþi þu büyülü dünyanýn Niye katlanýr bilmem zahmetine Efendim
Bir edip edâsiyle dökülünce mýsralar, Zerrenin hasretiyle, kuruyan dudaklardan; Kapanýr binlerce yýl öncesiyle aralar, Ve beklenen belirir kan-revan þafaklardan.
Gümüþten þamdanlarda, arþa asýlýr kandil, Bir nur baþtan ayaða bütün varlýðý bürür. Sanki yokun halini haber veriyorken dil, Ruh, öyle koþar adým aþkýn arþýna yürür.
Ankara, Þubat 2010 Sosyal Medyada Paylaşın:
sır Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.