nemli bir sundurma
havada kurumaya býrakýlmýþ leþ kokularý...
iplere çivitlenmiþ saatler asýlmýþ
akreplerden saatte bir
yelkovanlardan dakikada bir damlayan intihar mektuplarý...
her yanýmda anahtarlarýný / zebanilerin yuttuðu kapýlar var
deccal maymuncuk tarlasýnda Mikail’e þükreden çiftçi
ve bu fabrikada Tanrý’ya raðmen grev var
çok kalabalýk / mahþer kalabalýk
ama kimsenin kýlý deðmiyor birbirine
sanki her birimiz ayrý yaratýldýk
bir zebani þarap daðýtýyor
tükürüyor müslümanlar
Tanrý’ya bu kadar yakýnken þarap içmek tehlikeli
Hayyam: “yeterince içtim.” diyor, “saðol sâki”
“yok mu ateþi ezip de mayalanmýþ mey
þu sonsuz sayvaný donatan yýldýzlar bile üzüm tanesi
yoksa bu þarap böylece kutsal mýydý bu kadar bâki”
bir yahudi yarým yamalak öldürmüþtü zamaný
“hadi!” demiþti “anlayýn þimdi...”
“ben zamana dil çýkarýyordum üstünüze alýndýnýz
ben alay etmiyordum, alay eden Tanrý!”