BİR SİLİNDİR GEÇTİ ÜZERİMİZDEN 4
Evet, dedi gölge
güneþ yavaþ yavaþ gitmekte.
Bundan sonrasýný artýk ben deðil
yazarýmýz anlatacak.
Senin
yani balcý’nýn oðlu Seyit’in hikayesi
artýk romanlarda
kitaplardan okunacak.
Benden bu kadar
haydi eyvallah
güneþli bir günde görüþürüz inþallah…
Ýstanbul…!
Devleti Ali’nin ve nice uygarlýklarýn baþkenti
kollarýný balcý’nýn oðlu Seyit’e açýyordu
ve Seyit’in hikayesi burada baþlýyordu.
Ýstanbul güzeldi
Ýstanbul zengindi
Ýstanbul ayrý bir dildi
kültürdü
sanattý
þiirdi
özgürlük
ve uygarlýk demekti
ama tüm bunlar
balcý’nýn oðlu Seyit
ve onun gibi yoksullar için
hiçbir þey ifade etmezdi.
Onlar da Ýstanbul’dalardý
ama Ýstanbul’da yaþamýyorlardý.
Ýstanbul’un dýþýnda bir Ýstanbul daha vardý
sularý yaðmurdan
yollarý çamurdan
insaný yoksuldan olan
gecekondular vardý
ve yoksul insanlar
ve emekçiler
ve Anadolu’dan kopup gelenler
oralarda yaþardý.
Bir ekmek uðruna
köyünü terk edip gelen
yoksulluk kader deðildir diyen
biraz olsun ileriyi gören
maraba babasý gibi
yaþamak istemeyen
genç yaþýnda beþ çocuk sahibi olmuþ
çoðunlukla amele
sývacý
çöpçü
köylüler yaþardý burada.
Ve çok daha zordu
ve çok daha beterdi
dört dað arasýndaki köydeki yaþamdan.
Yaðmur sularý biriktirirdi kadýnlar
çamaþýr ve banyo için
içme suyunu
çok uzaklardan
saatlerce kuyrukta bekledikleri
bir hayrattan taþýrlardý.
Ve sanki herkese yetecek kadar ekmek varmýþ gibi
düþünmeden
durmadan
çocuk doðururlardý.
Tarla ve ahýr iþinden kurtulduk
artýk insan
artýk evimizin hanýmý olduk
derlerken
binbir çile
ve yokluk içinde
ömür doldururlardý.
Çoðu okur yazar bile deðildi
hiç biri ev hanýmý olamadý
yoksulluktan
susuzluktan
baþýný kaldýrýp
hayattan
tat alamadý.
Bir gün
bir saat
bir an bile
Ýstanbullu olamadý.
Her sabah gün doðmadan
gecekondulardan
erkekler akýn akýn inþaatlara
kadýnlar
zengin evlerine
küçük atölyelere
akardý,
küçük kardeþlerine bakan
kendileri de henüz küçük olan kýzlar
akþam olunca
eve dönecek olan
anne ve babalarýnýn yollarýna bakardý.
Balcý’nýn oðlu Seyit de her sabah
bu evlerden birinde uyanýr
yollara düþüp
yarým saat yürüyüp
okuluna varýrdý.
Eniþtesi almýþtý bu evi
þimdilik iki odasý ve bir banyosu vardý
tuvalet dýþarýda
ve mutfaðý çok dardý.
Ama eniþtesinin parasý olunca
iki oda daha yapardý.
Balcý’nýn oðlu Seyit
okuyor
okuyor
okuyordu
okudukça
her þeyi daha iyi anlýyordu
okudukça
yaþananlarý kavrýyordu
gecekondularý
içinde yaþayan yoksul kadýnlarý
inþaatlarda amele olarak çalýþanlarý
Ýstanbul’u
gazinolarý
maðazalarý
patronlarý
görüp
bilip
tanýyordu
Bu gerçekleri kavrayýp bildiði için de
her gün yarým saat yürüdüðü yola aldýrmýyordu.
Ýlk günler
çamurlu ayakkabýlarýyla sýnýfa girince utanmýþtý
sonra sýnýfýndaki bir kýza ilgi duyunca
bunun da önlemini almýþtý
her sabah evden çýkarken
ayaklarýna bir naylon geçirir
okula yaklaþýnca çýkarýp atar
sýnýfa temiz ayakkabýlarla girerdi
bütün bunlar
sadece ve sadece
o güzel gözlü kýz yüzündendi.
Balcý’nýn oðlu Seyit’in dünyasýný deðiþtirecek kitaplarý
kendisine
ilk defa
o güzel gözlü kýz verdi.
“bu kitabý okumaný istiyorum” demiþti
ve gülümsemiþti.
Üç günde okuyup bitirdiði
nerdeyse satýr satýr ezberlediði
o kitabý alýrken
eli eline deðmiþti.
“Yaralýsýn” kitabýn adýydý.
yazarý Erdal Öz’dü
ve güzel gözlü kýz
balcý’nýn oðlu Seyit’in içinde
artýk sönmeyecek olan bir köz’dü.
DEVAM EDECEK...
Sosyal Medyada Paylaşın:
Hüseyin Akdemir Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.