Ankara, Aðustos 2009
Uyandýðým sabahlara
Yokluðunun laneti siniyor
Ve üstüme kapanýyor bulutlar
Yaðmur damlalarý çarpýyor
Gündüz düþlerime
Gidiþine aðlayamýyorum
Git deyiþim kadar
Fukara bir yalnýzlýk
Oturuyor karþýmda
Ve aynalar küsüyor her bakýþýma
Ses yok, soluðun yok
Boynunda duyduðum gaip kokun
Teninin nefesini bulup ürpertmiyor
Ruhumu derinden
Þu salon
Ne kadar ihtilâlim varsa düzene
Bir bir omuz verirken duvarlarýyla
Sana git deyiþimin yasýný tutuyor ardýndan
Sen þimdi gözgöze geldiðim bu duvardan habersiz
Kimbilir hangi aþüfte sevdalardasýn
Halbuki sýrtýmý verdiðim duvar
Az önce baþýmý okþamadý mý o soðuk edayla
Nasýl bir mahrumiyete adanmýþým meðer
Duvarlar bir bir sevdalý zamanlarýmý hatýrlatýyor
Oysa bir aralýk bulsalar hayata
Hürriyet diye baðýrmaz mýydý ruhum
Hür kalmaz mýydý sana mahkum þu zamanlar
Pencereleri parmaklýklý
Dayalý döþeli esaretlere
Zehir zemberek küfürler savursa da baykuþlar
Kaç þehir kökten bozsa da ahdini
Suskun bir çýðlýk koparmayacak mý bir daha karanlýk
Ta þuramdan, içimden
Yokluk tarlalarýnýn açlýk hasatlarý gibi
Devþireceðim bu güz ölümü,
Süre gitmesi mukadder ömrümden…