Neler göçtü neler!… Giden; gidiyor
Hiç kimse dünyaya kazýk çakmadý
Tarih çoban gibi sürü güdüyor
Henüz karþý duran yiðit (!) çýkmadý.
Üstadým! Dedin ki: " - izde gideriz
-- Taþ baðýrda, sular dizde gideriz
-- Bir gün akþam olur biz de gideriz.. "
Sen gittin, Sakarya bana akmadý.
Zindan mý? Taþ, duvar; yerli yerinde
Sesin volta atar hâlâ derinde
Baþý hep yüksekte, mektup ser’inde;
" Bina " okumaktan Mehmet býkmadý
Apartmana döndü konak ve hane
Agop barmen, bar’sa eski meyhane
Çile çile tüten o çilehane;
Yandý, yandý, yandý! Bizi yakmadý
Çok deðiþti Eyüp, yýkýldý bulvar
Yine en tepede Piyerloti var
Aþýnsa da dimdik o kaldýrýmlar;
Çiðnendi çiðnendi dönüp bakmadý.
Üstadlarla doldu þimdi çevremiz(!)
Tarihe sýrt döndü yeni çehremiz
Edebiyat denen aðýr zahremiz;
Edebi unuttu, yad’a sokmadý.
Tozlu rafta kaldý usûl ve erkân
Babýâli þimdi boyalý mekân
Çýnar altý kayýp, sahhaflar dükkân
Mücellidler hâlâ gözlük takmadý.
Her iki kiþiden birimiz þair
Ama bir mýsra yok þiire dair!
Demek böyle imiþ zaman-ý âhir!
" Fâzýl " kalýbý da bizi sýkmadý.
Misyonu yüklenen aylaklar hep kel!
Engel olunacak olur mu engel?
Çok mu uzaktasýn? Ne olur dön, gel!
Bekledik bekledik þafak sökmedi…