Hüzünle Yıkanan Geceler
Bir köþede sessiz, köhne bir oda,
Gölgeler oyun oynar, umutlar yasta.
Bir zamanlar çocuktu, kahkahalar taþýrdý,
Þimdi ise sessizlik, onun sýrdaþ maskesi...
Hayat, sert bir tokat gibi vurdu yüzüne,
Ne bahar kaldý gözünde, ne de güneþli bir gün.
Darbelere alýþýktý, ama bu baþka,
Bu bir yalnýzlýk, derin, tarifsiz, tuhaf...
Sorular vardý, cevapsýz kalan,
“Neden bu dünya bana sýrtýný döndü?”
Gözyaþlarý aktý, ama kimse görmedi,
Kendi kendine düþtü; kimse kaldýrmadý...
“Gariban,” dedi dünya, bir kez deðil, bin kez,
O ise inatla tuttu onurunu sessizce,
Bir köþede annesiz, babasýz büyüdü,
Aðaçlar gölge oldu, yýldýzlar yoldaþ oldu...
Karný acýktýðýnda, çöplere baktý,
Ama bulduðu her lokma, bir zafer tattý.
Ayakkabýlarý eskiydi, ama adýmlarý saðlam,
Düþmekten korkmazdý, çünkü zaten düþmüþtü...
Okula giden çocuklara bakardý uzaktan,
Bir kalem, bir defter hayaliydi rüyasýnda.
Ama yazgý, onun elinden almýþtý bu þansý,
O da hayata sordu: “Neden ben? Neden bu haksýzlýk?”
Hüzün, onun yanýndan hiç ayrýlmadý,
Sabahlarý selam, geceleri veda.
Acý onun öðretmeni, gözyaþý ilacý,
Her gün yeniden doðar, ama ölür ayný anda...
Sokak lambasýyla konuþurdu geceleri,
“Sen de yalnýzsýn benim gibi,” derdi.
Lamba yanardý, sessizce yanýt verirdi,
Belki bir umut ýþýðý, belki bir veda sözü...
Ama insanlar geçti yanýndan, hiç bakmadan,
Bir “merhaba” bile çok görülürdü ona.
Yalnýzlýk, onun tek dostuydu,
Ve o dost, hep oradaydý, hiç terk etmedi...
Rüyalarý vardý bir zamanlar, unutulmuþ,
Bir ev, bir masa, sýcak bir çorba.
Ama hayat, acýmasýzca silip attý,
Ve ona yalnýzca soðuk bir bank býraktý...
Bir gün, yaðmur altýnda oturdu sessizce,
Her damla, yüreðine bir hançer gibi düþtü.
Ama o aðlamadý; çünkü gözyaþlarý bitmiþti,
Sadece yaðmur aðladý onun yerine...
Bir çocuðun sesi duyuldu uzaktan,
“Amca, neden buradasýn? Neden üzgünsün?”
O ise gülümsedi, ama içi parçalandý,
“Çocuk, bu dünya bazen serttir, bazen anlamsýz.”
Dünya dönüyordu, ama o hep aynýydý,
Ýnsanlar geçiyordu, ama hiçbiri durmadý.
Bir kuþ geldi yanýna bir gün,
“Sen de benim gibisin,” dedi, “özgür ama yalnýz.”
Ve o an anladý, hayat bir kafesti,
Ama bazýlarý, onun dýþýndan bakýyordu.
O ise içinde sýkýþmýþ, çýkamýyordu,
Kendi acýsý, kendi zinciriydi...
Ýnsanlar ne bilirdi onun çektiðini?
Gözlerinin ardýnda bir okyanus vardý,
Ama kimse yüzmeyi öðrenmedi,
Herkes, kýyýdan baktý, hiçbir þey görmedi...
Bir gece, yýldýzlar parlarken,
Gariban, o eski köþesinde oturdu.
Yüreði aðýrdý, ama bir þey hafifledi,
Belki de yalnýzlýk, onu son kez sarýyordu...
“Hayat,” dedi, “beni unuttuðun için teþekkür ederim,
Çünkü artýk ben de seni unutuyorum.”
Ve gözlerini kapattý, yýldýzlara doðru,
Sessizlik, onun þarkýsýný söyledi...
Ertesi sabah, insanlar geçti yine,
Kimse fark etmedi, kimse durmadý.
Ama rüzgâr, onun hikâyesini taþýdý,
Her aðaca, her taþa, her kuþa anlattý.
Ve belki bir gün, bir çocuk oturur,
O eski bankta, ve sorar:
“Kimdi bu gariban? Ne yaþadý, ne gördü?”
O zaman dünya, ona cevap verir mi?
Bir garibanýn hikâyesi, sadece onun deðildir,
Hepimizin içinde bir yalnýzlýk saklýdýr.
Ama önemli olan, o yalnýzlýkta,
Kendi ýþýðýný bulabilmektir.
Çünkü hayat, bazen bize sýrtýný döner,
Ama biz, ona tekrar bakmayý öðrenebiliriz...
Erol Kekeç/21.09.2024/Namazgah/ÝST
Sosyal Medyada Paylaşın:
TİLHABEŞLİ FİLOZOF Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.