RuBy Hadi Gel Güneşin Valsi Akıyor Geceden
günler,vals kıvamındayken
kıvrımında bocalarken ben güneşin ve ayın
teğet geçtiği uzaklıklarda
hayat yükseltgenmiş bir mutsuzluktu herkes için
yani umuttan bahsetmek günah sayılırdı
geçerken ben bütün cambazlığımla o kirişlerden
ilişkilerden...
gecelerde çalındığı zaman sesleri kelimelerin
yıldızlardı kayıp kaybolurken anlatan
yalpa vurmuş suskunluğumu
sözgelimi insan o kadar da insan sayılmazdı
yani aylardan şubattır
soğuktur çok.
ilkyazı bekleyip,bekleyip,bekleyip...
geldiği zaman şikayet edecek birileri aranmaktadır
oysa görülmüştür ki görülecektir
bir ilkyaz sabahı kırlangıçlar için göç mevsimi...
Diyordum ki;
ne olagelmiş yaşanımlar
ne yaşanıla gelmiş umutsuzluklar
ne umutsuzluğa düşülmüş an’lar
ne an’lar içinde bocalamaklar
ne unutula gelmişlikler
ne unutulanlar
ne unutturulanlar
ne onlar
neonlar..
hiçbiri değil
hiçbir şey,
artık,ancak gitmek gerekiyorsa
artık,ancak gidilir...
Söyleyebilmek değil marifet
söylediklerine kendini inandırabilmek...
giderim dersin ama
gitmek,güneş ölümü
gitmek,suların dönenmesi
gitmek,güz
gitmek,kış
gitmek, devinimsiz kalmış mavilik
gitmek,yeşili kesmek maviyle
gitmek,gitmek.. gitme...
o sarı saman kağıdına değil demiştim
o sarı saman kağıdı değil..
maviye yaz
yahut yeşile...
yaz gelsin
yaz gelsin yaz maviliği
yaz göğemsiliği gelsin gri denize
yorgundum
yoktum
gerçekliğine inanmamıştım kelimelerinin
avunmam gerekirdi
avunmuştum
bilirdim ki içindekini
Sen hep bilmezlikten gelir dersin
hep bilmezlikten
içimdeki sarı günler
içimdeki bordo günler
içimdeki siyah günler
hep bilmezlikten dersin
hep bilmezlikten
yorgundum
yoktum
içim
Sen
...
siyah günler derdim
benim daldığım, senin geri kaldığın
benim beklediğim , senin “gelecem”liğin
beklerken orada ben
sen
yalnız kuşlar, yalnız kuşlar kadar
yalnız kuşlar gibi
yalnız kuşlar kıvamında
dalardın,
dalardın bana,düşlerime
maviliğime
yeşilliğime
denizliğime...
yağmur bozulmuş bir i mgeydi
ya oksitlenmişti
ya da oksitlemişti
sen,ben ve anılarımız kokan sokakları
parkları
bankları
sinema salonlarını
tiyatro sahnelerini
olmayan operaları
kitapevlerini
portakal kokan kahveleri
portakal kokan evini
seni
beni
orayı
derdim
içim
dışım
ayna
metafor
bu şehir
artık . . .
günler,vals kıvamındayken
kıvrımında bocalarken ben güneşin ve ayın
teğet geçtiği uzaklıklarda
hayat yükseltgenmiş bir mutsuzluktu herkes için
yani umuttan bahsetmek günah sayılırdı
geçtim artık ben bütün cambazlığımla o kirişlerden
ilişkilerden...
ve Sen kokan bu dünyadan...
Hasan Bilgin
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.