ben þimdi
olaðan bir günün içinde
sevgiyi dostluðu arkadaþlýðý arýyorum
yaþamýn ve insan olabilmenin özelliklerini
ve güzelliklerini
bana öðretecek birini…
ve ben bir efkarýn yalnýzlýðýndayým
en aðýrlaþtýrýlmýþ zehirleri teneffüs ederek
savunmasýz cümlelerim
yakarýþlarým
sokaðým...
o bildik yüzü ile
alýþýlmýþ telaþý ile karþýlýyor beni
sessizce içine alýyor kucaklýyor
bir vapur geçiyor gözlerimin önünden
boz bulanýk sulardan ve kirli denizlerden
gözlerimi uzatmýþým boðaz mavisine
bakýþlarým ýslanýyor
uzaklardan bir yel gibi
martý çýðlýðýna benzer hayaller
evim az ötede
perdeleri çekili
içeride ýþýk yok
içeride ýþýða ihtiyaç duyan yok
yansa bile boþluða düþecek huzmeler
yetim kalmýþ eþyalarý kendileriyle yüzleþtirecekler
belki de aðlatacaklar
ýþýðýn vurduðu yerde
bana yeni aydýnlýklar sunacak yüzler yok
kapýdayým
zile basmam gerekmiyor
zilin sesine ses verecek yok
kim o…
diyenim yok
adýmýn ve sesimin yankýlanmasýna
derinliðini bilemediðim
varlýðýndan emin olduðum
tanýmsýz bir sevinçle karþýlýk verecek yok
kapýnýn arkasýnda bekleyenim yok
önünde beklemek ile
arkasýna geçmek arasýnda pek fark yok
kapalý kalsa ne gam
açmaya deðmeyen kapýdan
daha büyük duvar var mý ki
anahtar elimde
kendim çeviriyorum
bana açýlmýyor kapý
ben açýyorum kapýyý
ben açýlýyorum kapýya
sessiz ve loþ koridor
ses yok
tanýdýk yüzler eksik beklediðim gürültü tükenmiþ
alýþtýðým uðultu alýp baþýný gitmiþ
baba bana ne aldýn…
diyen býktýrýcý ses bile
terk etmiþ kapýnýn arkasýný
buz tutmuþ cama yapýþan kar tanelerine bakarken
içimi çekerek
sen misin bu adam
kar tanesi gibi üþüyen
gözümü alan lamba
yangýn alevinden kaçmýþ kývýlcým gibi parlak
bense
dönülmez aðýtlardan bile çok uzak
soðuk
yalnýz
ve ýslak
ayakkabýmý çýkarmama bile fýrsat vermeyen
apansýz boynuma atýlan sabýrsýzlýklarýn yerinde yeller esiyor
mutfaðýn týkýrtýsý kesilmiþ
koku gelmiyor içeriden
ocak sönmüþ
tencereler kenarda bekliyor
pek uslu duruyor tabaklar
içeride kocaman bir boþluk
sanki aðýz olmuþ sustukça konuþuyor
konuþtukça susturuyor
çöp kutusu boþ
kocaman bir hiçliðin
hep dolu gördüðüm için
hesap etmeye fýrsat bulamadýðým o tuhaf boþluðun
sözcüsü olmuþ
konuþuyor benimle
boþ çöp kutusu
dolu dolu baðýrýyor hiç çekilmeyen çekmeceler
hiç kirlenmeyen tezgah
hiç akýtýlmayan musluk
hiç kýrýþmayan kilim
yerinden hiç kaymayan sehpa örtüsü
hayatýn nabzýnýn çekildiðini haykýrýyor
dört duvar arasýndan
yine buðulanmýþ camlar
uçuþmaya durmuþ bütün perdeler
öyle bir fýrtýna doluyor ki içeri
alevi kaçmýþ muma dönüyor her þey
çatlak sesler dökülüyor ortalýða
tam orta yerine keyifli zamanlarýn
yürek suflörü susmuþ
unutulmuþ sözleri söylenilen þarkýlarýn
“ben bir rayýn üstünde onunla
el-ele yürüyüþe çýkmýþtýk tren yolunda”
eþyanýn ruhu çekilmiþ
pencere pervazlarýnda çocuk bakýþýnýn ýþýklarý eksik
kapý aralarýndan aþina kadýn sesi sýzmýyor
koridor daha da daralmýþ
vede darlanmýþ …
caný çekilmiþ odalarýn
yastýklarýn beyin ölümü gerçekleþmiþ
aynalarýn yüzü solgun
bakaný yok
hiç dokunulmamýþ diþ fýrçasý
içimin içinde bir yerlere dokunuyor
hiç erimeyen sabun
gizli sýzýlarýmý köpürtüyor
bisikletler köþelerine çekilmiþler
boyunlarý bükük
pedallarý suskun
giyilmeyen küçük terlikler aðlýyor gibi
minik ayaklarýn dokunuþuna hasretler
buzdolabýndaki çikolatalar
deðecek dudaklar arýyorlar kendilerine
derin dondurucuda eriyeceði aþklarýný özlüyor dondurmalar
ayakkabýlýk rahatlamýþa benziyor
kalabalýðý baþýndan savmýþ
öylece sakinleþmiþ
o çok giyilen ayakkabýlar alýp baþlarýný gitmiþ
içindeki ayaklar baþka yerlere basýyor
koþuyorlar uzak yollara doðru
bilgisayarýn tuþlarýna dokunurken omuzlarýma çýkan
bana resim göster baba…
engellemesinden kurtuldum
tuhaf bir özgürlüðün esiriyim þimdi
omzuma apansýz yaslanan
o beklenmedik aðýrlýðýn yokluðu çökertiyor omuzlarýmý
seccademin tam orta yerine uzanýp
secdelerimi engellemeye çalýþan minik bedenin
býraktýðý boþluða koyuyorum alnýmý
boþluða düþüyor gözlerim
sabah ayaklarýma dolanan
kapýdan çýkýþýmý
sonu gelmez bir törene dönüþtüren
o ses yok
hiç sýrasý deðilken
baba… haydi gezmeye gidelim diyen ses
acýyla anlýyorum ki
benim varlýðým doldurmaya yetmiyor evi
onlarýn gitmesiyle ortaya çýkan o boþluðun
çok az bir kýsmýna denk geliyor cismim
varlýðým evi yuva yapmaya yetmiyor
evi yuva yapan o görülmez boþluðun boyutlarýný
ölçmeye baþlýyorum þimdi
onlarýn sýcak ve güleç yüzlerince ölçüyorum
o boþluðun yüz ölçümünü
onlarýn seslerinin yankýlanmasýyla tahmin ediyorum
o boþluðun nerelere kadar uzandýðýný
onlarýn hasretlerinin göðsümdeki aðýrlýðý ile tartýyorum
o boþluðun havasýný
bütün fotoðraflar
en derin uykularýnda yakalar beni
tanýdýklarým…
meydanlara dar gelecek düþüncelerim
ve yalnýzlýðým
bir pazar yerinde eski-püskü mal gibi
hepsi sergilenir
kurþun kalemler
silgi
boþ kaðýtlar
bir gün eviniz boþ kaldýðýnda
yuvanýzý keþfe çýkýn
doðrudur…
taþtan ve demirden yapýlýr evler
kolayca da bulunur onlar
ancak yuvalar çocuk cývýltýlarýnýn ninnisiyle
kadýn dokunuþunun sýcaklýðý ile inþa edilir
kolayca kaybedilir onlar
kolay kolay bulunmazlar...
redfer