kýrdýðýn þey yürek onaramazsýn
ne dilin tutkaldýr, ne sözün merhem
isimsiz alfabelerden
tarih kokan iki cümlesin
kekik kokan saçlarýna
daðlarýn türküsünü besteledim
duman duman sökülsün
senli naðmeler sazýmýn perdesinden
kelimler ýrmak olup aksýn
güfteler hanesinden
d’eþip aldýðýn göðsümün orta yerinden kalbim deðildir ebrasnösya
çaðýn yüreðidir yakýp kül ettiðin
asýrlara uzattýðýn her saç telinde
bazen yusuf oldum kavruldum
bazen mem olup aðladým
bazen ibrahim olup daðlandým
sen hangi gökyüzünün rengisin
hangi þarkýnýn ahengi...
söyle ebrasnösya ! Musa deðil miydik her birimiz
içimizdeki Firavunu döverken asa..
ateþte kelebeðin öpücüðü
nasýl yanarsa dudak kýyýsýnda
kenarý yankýlý bir güneþ gülücüðü
yol alýr þen kahkahalara
matemini sýcak tutan
kimliksiz bir mefta söylemi asýlmýþ gök aralýðýna
gözleri sýr süzen âmâ bakýþý
âlemi elemle seyre durdu
çözebildin mi ebrasnösya
bir garip susuzluðun tecellisidir bu
çöl suya doymuþ
buzullar hasret suya ebrasnösya
surlar örülüyor avuçlarýma
dikenli tel üstvari
suçumun mengenesinde derince bir kýskaç
sýkýldýkça ayan beyan ýrmaklar korku içinde kuruyor
bir ölümün koynundayým
pîr yokluðunun düþüncesinde
üstüm baþým mýsra mýsra þiir yamasý
yakasýna yapýþmýþým yangýn yeri sorgularýn
ruhum yanýyor ebrasnösya
huysuz bir mevsimin tortusudur
öksüz kalan her sözüm
kimsesizliðe rehin býrakýlmýþ þiirlerim.
hükmüm geçseydi eðer yok sayardým, silerdim tek kalemde
yazgýmýn müzmin hikayesini..
kaç vadiye
kaç ormana
anlamlý, anlamsýz hýçkýrýklarýmý gömdüm
b i l i n m e s i n
bilinmesin,
sabrýmýn sabýrsýzlýðýný
kaç celsede içimin mahkemesinde
müebbete mahkum etttim
bilinmesin..
bilinmesin ebrasnösya
-n u r e t t i n ÖNDER