Her an uyanýktý
Ve rüzgârlýydý yapraklarý,
Gözlerdi, dinlerdi yollarý,
Taa uzaklarý...
Türküsünü söylerdi geçmiþten geleceðe
Efil-efil naðmelerle dal,dal,
Gökyüzünü baðrýna basardý
Kucaklarý..
Çok gün görmüþtü:
Yaþayan ölüleri,
Ekmeðe uzanmýþ nasýrlý elleri,
Savaþlarý, barýþlarý,
Düðün, dernek, yarýþlarý,
Kahramanlarý,
Efsane geceleri,
Büyük yangýnlarýn dumanýnda
Alev kusan sýcaklarý,
Kor kesilen gönülleri
Ve nice sönen ocaklarý …
Bir derenin kenarýnda
Filiz verdiði ilk günlerdi,
O izzetli büyük hükümdar,
Kýlýç kavrayan güçlü parmaklarýyla
Okþayýp sevmiþti nârin dallarýný;
Bu duygulu arslan pençelerini,
Balki de öpmüþtü
Çýnarýn çocuk dudaklarý...
Yaný baþýndan
Þahinlerce döne,döne,
Mýzraklarý tuðlu,
Yaylarý burgulu
Atlýlar gelip geçiyordu dörtnal;
Selçuklu’nun gözde gâzileri
Baðýllý, Sücüllü süvarileri,
Ýnsanüstü bir gayretle savunuyorlardý,
Kurak geçen yazýn sýzlamasýnda
Þerha, þerha çatlayan topraklarý …
Ve çelik tolgalarýndan yarýnlar þavkýyordu;
Azgýn haçlý sürülerine karþý birileri,
Varoluþun destânýný yazýyordu;
Islýk çalan oklarla doluydu
Sadaklarý...
Dünyanýn en büyük ordularý yýðýlmýþtý,
Gelende ve Arýncak ovalarýna;
Dört bir yanda kavga tütüyordu;
Kan kokusu sarmýþtý Sultandaðlarý’ný;
Kurt kapanýna çekilmiþti haçlýlar;
Baþýna döner olmuþtu bu kez,
Bizans’ýn dünyaca meþhur
O kancýk tuzaklarý…
Esrimiþti bir kere çýnar,
Büyük muþtular yürümekteydi
Elceðiz yapraklarýna;
Biraz ilerisinde
Kurulan görkemli otaðýnda
Dikelmiþ bekliyordu, Ýkinci Kýlýçarslan;
Uzaktan bir toz bulutu kalksa
Sesi kýlýç gibi kesiyor,
Arslan gibi kükrüyordu:
"Þu gelen atlý mýdýr?
Hele sorun, hele sorun
Baðdatlý mýdýr?"
Hemen o yöne doðru
At sürüyordu ulaklarý...
Beklenenlerin geldiði gündü,
Bekleyenlerin coþtuðu,
Dalgalandýðý gündü
Ve dal filiz çýnarýn
Yeni,yeni sevdâlandýðý gündü;
Bu sevdânýn naðmesiyle ürpermiþti
Kökleri, budaklarý...
Türklüðün varolmak uðraþýna,
Halife El Mustaza’nýn
Ýslam Ülkelerinden derlediði
Ve cihâda yeminli gönderdiði,
Destek kuvvetleriydi gelenler;
Bu kavuþmayla kavil-karar verdi,
Kavim- gardaþ oldu yürekler;
Tekbirlerle inledi dað taþ;
Fîsebîlillah kendi canlarýydý
Bir zafer vaktine adaklarý...
Þehitler Geçidi’nden Türk Boðazý’na,
Kayý Düzlüðü’nden Canlar Çukuru’na
Kapakladýlar altýyüzbinlik haçlý ordusunu
Ve tarihin en büyük mezarýný kazdýlar
Tozu-kan Ovasýna …
Yýl binyüzyetmiþaltý, Eylül’ün onyedisi
Günlerden Pazartesi,
Kavuklular Beli’nde Emir Ulamýþ
Teslim aldý Manuel Kommenos’u da
Aþkar bir katýra bindirip gezdirdi,
Can harmanýnda kana belenmiþ
Savaþ meydanlarýný;
Kýzýkbaðlarý’nda Makradukas’ýn
Savaþa olabildiðince muhâlif duran,
O bilge komutanýnýn,
Görünce kesilmiþ kýzýl baþýný,
Ýmparator bin piþman, af dileyen sözlerle
Canhýraþ, feryat, figan,
Çýðlýklar atarak katýrdan düþtü;
" Bunu asýl ben hak etmiþtim
Zafer Türk’ün " diyerek, miðferini döndürdü;
Tam bu esnâda,
Can çekiþen bir Fransýz þövalye,
Yakasýna sarýlýp,
Olanca nefretiyle yüzüne tükürdü …
Karamýk Beli’nden Eðerim Bükü’ne,
Kýrkbaþ Türbeleri’nden Þehitler Tepesi’ne,
Akçay’dan Doðanbey Çayýrý’na,
Bozdaðlar’dan Gavuruçtuðu’na,
Gelincik Ana’dan Anamaslar’a,
Binþehitler’den Erenler Gölüne,
Enes Denizi’nden Emir Mende’ye,
Altýkapý giriþinden Kut-Ýrnek yokuþuna,
Gülümerenleri’nden Uzunölüler’e
Her karýþ topraðýnda bir þehit hatýrasý …
Ulu çýnarda yaþar o miraç manzarasý …
Baðdat’tan Fidyâný Seyf
Gül sorguçlu Fatlýn Kuvvetleri,
Hicaz’dan Enes Oðullarý,
Ýsfehan’dan Bahtiyârlý Yiðitleri,
Filistin’den Þam’dan Eyyûbiler,
Van’dan Mahmatlý Aþireti,
Hamedan’dan Zengibarlý Avþar Oymaklarý,
Cezayir’den kahraman Agâbiler,
Mýsýr, Fas, Tunus’tan deðiþik renkler
Esmer Kýptîler ve kara tenli Zenciler,
Selçukya’nýn bahadýr Gâzileriyle
Ýslâm kardeþliðinde zafer tâcý giydiler,
Haklý bir dâvâ için ölmezliðe erdiler …
O günden bu güne,
Dal filizden Ulu Çýnar’a,
Emir Ahmet makâmýnda,
Yalvaçlýnýn gözü gibi koruduðu
Türklüðün bu varoluþ destanýdýr
Ve Ulu Çýnar, yaþayan her anýyla
Hep ayný türküyü söyler gibidir:
"Coþtum yine dalgalanýyorum ben,
Yeni,yeni,
Yeni,yeni sevdalanýyorum ben..."